Uğur UTKAN
Köşe Yazarı
Uğur UTKAN
 

Haçlı Seferleri ve Cihat Gerçekten Din İçin mi Yapıldı Yoksa Bir Sınıf/Zümre Mücadeleleri miydi?

Bugüne kadar gaza ve cihad üzerine yapılan, İlây-ı Kelimetullah davasının güdüldüğü söylenen İslâm fetihleri ve Mesih'in adına savaş denerek, Ruhullah davası güdülerek icra edildiği söylenen Haçlı seferleri ile alakalı hep dinî perspektiften ele almalar yapılmış, Hristiyanlar nezdinde "sarazen" olan Müslüman kâfirlere ve lanetlenmiş, fitneci olan Yahudi/Musevî kâfirlere karşı İsa Mesih adına, Tanrı adına, Kutsal Ruh adına mücadele yapıldığı söylenirken Müslümanlar nezdinde de "gâvur" olan Hristiyan kâfirlere ve lanetlenmiş, fitneci olan Yahudi/Siyonist kâfirlere karşı Allah adına, Muhammed Resulullah adına, Hak Din adına mücadele yapıldığı dillendirilmiştir. Kâh İslâm dünyası olsun, kâh Hristiyan alemi olsun Haçlı seferlerine ve İslâmî akınlara hiç tarihsel perspektiften bakmamış, tarihsel manasıyla ilgilenmemiştir. İşte biz de İslâmî mücadeleleri ve Haçlı seferlerini tarihsel yönden ele almaya çalışacağız. Aslına bakarsak İslâmî seriyyeler ve Haçlı seferleri her ne kadar dinî bir dâva uğruna yapılan mücadeleler gibi görülse de özünde sınıflar ve zümreler arasında yapılan mücadeleler olmuştur. İlaveten bu savaşlar hep Müslüman-Hristiyan mücadeleleri gibi görülmesine rağmen Haçlı ordularında bulunan Müslüman savaşçılar ve Müslüman devletlerle ortaklık yapan Hristiyan odaklar da var olagelmiştir. Şimdi pek de kayda geçirilmeyen ve tarihin tozlu sayfalarında kalan bu hakikatleri ele alacağız. Evet, Haçlı ordularında bulunan Müslüman savaşçılar ve Müslüman devletlerle ortaklık yapan Hristiyan odaklar mevcuttu diyoruz çünkü Leon ve Navarre Hristiyan krallıkları, 1296'da Kastilya Krallığı'na karşı savaşmak için Berberi Muvahhid Hanedanlığı ile işbirliği yapmıştır. Fred Donner ve Antoine Borrut tarafından 2016'da kaleme alınan ve daha Türkiye'de hiçbir müverrihin Türkçe'ye tercüme etmeye cesaret edemediği "Christians and Others in the Umayyad State" adlı, yani Türkçe'deki karşılığı ile "Emevî Devleti'nde Hıristiyanlar ve diğerleri" adlı kitapta "Müslüman Fetih Ordusunda Müslüman Olmayanlar" diye bir bölüm bulunmaktadır ki burada hilafet ordusundaki gayrimüslim unsurlardan söz edilir. Öte yandan İslâm müverrihleri çok bahsetmese de 638'de Hz. Ömer'in hilâfeti devrindeyken Raşidin Halifeliği'nin Bizans İmparatorluğu ile yaptıkları savaşa da bakmak icap eder ki Müslüman ordusunda savaşan gayrimüslim Arapların yer alması nedense görmezden gelinir. İyad bin Nizar adlı Hristiyan Arap kabilesi Bizans'a sığınsa da öteki Hristiyan Araplar Raşidin Halifeliği'nin yanında yer alır ve Bizans'a karşı savaşmıştır ki yabancı kaynaklar da bunu doğrular. Cemel ve Sıffin Savaşları da din eksenli savaşlar değildir ve Müslümanların aralarında yaptıkları savaşlardır. Yine 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'nde saha dengelerinin Selçuklu ordusunun lehine değişmesinde Bizans ordusunda paralı asker olarak yer alan Peçenek ve Uz Türkleri önemli pay sahibidir. Yani din kardeşliği değil, ırk kardeşliği esas olmuştur. Malazgirt Meydan Muharebesi'nde Selçukluların başarılı olması için hutbe okutan Abbâsî Hâlifesi de dâhil tüm İslâm dünyası buna sevinirken sırf Abbâsî Hâlifesi'ni kendi desteklediği Büveyhoğulları'na karşı koruduğu için Selçuklulara diş bileyen Fâtımî Hâlifesi ise matem tutmuş, Malazgirt'te Selçukluların galip gelmesine sevinmeyen tek idare olmuştur. Fâtımîlerin bu tavrı Haçlı Seferleri başladığında da aynen geçerliliğini korumuş, Atsız bin Uvak Mısır’a girip Kahire’yi zaptedince Frenklere (Haçlılara) elçiler göndererek onları Suriye’ye saldırıp orasını zaptetmeye ve kendileri ile Müslümanların arasına girmeye çağırdılar. Yani ortada aleni biçimde Haçlılarla işbirliği mevcuttur. Yine Haçlı Seferlerinin ikincisi gerçekleşirken Müslüman Türkler kadar Ortodoks Bizans'a da hasımlığıyla meşhur Sicilya kralı ikinci Roger’in Akdeniz’e hakim olan Norman donanması’ndaki askerin yarısı Müslüman Araplardan meydana gelmişti. Yani bir dinsel değil, sınıfsal çatışma hakim durumda. Aynı şekilde kendi gibi Hristiyan olan Venediklilerle Cenevizlilere karşı rekabet ve düşmanlık yüzünden başkenti Dubrovnik olan Ragusa Cumhuriyeti, düne kadar "sarazen" dediği Osmanlı İmparatorluğu'nun himayesine 1365 yılında girmedi mi? Böylelikle Hristiyan Ragusa adeta Müslüman Osmanlı'nın Akdeniz'deki ve Avrupa'daki bir ileri karakolu haline gelmedi mi? Üstelik 16.yüzyılda Hint Deniz Savaşları patlak verdiğinde Hristiyan Portekizlilere karşı Hristiyan Ragusalılar Müslüman Osmanlı'nın safında savaşacaklardı. Yine Ankara Savaşı’nın tarafları olan Yıldırım Bayezid de, Sahipkıran Emir Timurlenk de Müslüman değiller miydi? Ayrıca şunu da unutmamalıyız ki 1453’teki İstanbul kuşatması esnasında Osmanlı ordusunda Bizans rejimine muhalif olan Hristiyan gönüllüler olduğu gibi Bizans adına İstanbul’u Osmanlı’ya karşı emrindeki 600 kadar askeriyle birlikte savunan çok önemli bir figür vardır ki o da Osmanlı’nın Bizans’a sığınan şehzadesi Orhan Çelebi’dir. Yani ortada bir dinsel mücadeleye dair emare olmaktan çok uzak gerçekler vardır 1453’teki İstanbul kuşatmasına dair. Hz. Fatih döneminde Akkoyunlularla savaşan Osmanlı, karşı tarafla aynı dine inanıyordu. Yavuz Selim, Kanuni ve IV. Murad’ın mücadele ettikleri Safevîler de Osmanlılar gibi İslâm’a inanıyordu. Yavuz Selim'in son verdiği Memlükler de Osmanlılar gibi Müslüman bir devletti ve 1258'deki Moğol istilasından sonra Abbâsî Hâlifesini himayesine almıştı. Yine Hristiyan dünyasında Yüzyıl Savaşları olmadı mı? Aynı şekilde Şarlken, Fransa Kralı I. Fransuva'yı esir aldığında düne kadar gözlerinde "sarazen" olan Osmanlı padişahı Kanuni'den yardım istemedi mi Fransuva'nın validesi yazdığı mektupta? Yine Ruslara karşı Waterloo Muharebesi'ni yapan ve İngilizlerle de rekabet halinde olan Napoleon da tıpkı kendi gibi Hristiyan olan güçlere karşı savaştı. 1808'de işgal ederek varlığına son verdiği Dubrovnik merkezli Ragusa Cumhuriyeti Hristiyan değil miydi? İkinci Balkan Savaşı'nda başta Yunanistan ve Romanya olmak üzere Hristiyan Balkan devletleri, kendileri gibi Hristiyan bir Balkan devleti olan Bulgaristan'a savaş açmıştır. Yine I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı esnasında Osmanlı'ya yardım için defalarca para toplayan Hintli Müslümanlar, Trablusgarp ve I. Dünya Savaşlarında Osmanlı yanlısı tavır takınan Arap asıllı Senusi Tarikatı, hakeza Osmanlı ile stratejik ortak olan Cebel-i Şammar Emirliği dışında eğer tüm İslâm âlemi Osmanlı'nın yanında yer alsaydı, Şerif Hüseyin, Kral Abdullah, Suudlar ve Haşimilerin İngiliz işbirlikçiliği yaşanmasaydı bu savaşı Osmanlı ve İttifak Devletleri kazanırdı ki görüldüğü üzere burada da bir İslâm Birliği'nden bahsetmek mümkün olmamıştır. Hakeza İran da I. Dünya Savaşı'nda birebir Osmanlı'nın karşısında savaşmasa da düşman blok olan İtilaf Devletleri safında yer almıştır. Aynı şekilde bir Haçlı Birliği de söz konusu değildir ki İtilaf Bloku'ndaki İngiltere, Fransa, ABD, Yunanistan, Romanya, Karadağ, Sırbistan ve Rusya Hristiyan ülkeler değil miydi? Hakeza İttifak Bloku'ndaki Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorlukları Hristiyan değil miydi? Yine bir İttifak Bloku üyesi olan Bulgaristan Hristiyan değil miydi? Benzer tablo II. Dünya Savaşı'nda da geçerli olmuştur. Yugoslav lider Tito, Müslüman Yugoslavları cepheye sürerken karşısında Nazi taburlarında yer alan Türkistan ve Arap asıllı lejyonerler yok muydu? Yine bu cepheleşmede Yunan ordusunda savaşan Müslüman Batı Trakya Türkleri yok muydu? Yine 1990'lı yıllarda Ortodoks Hristiyan Ermeniler için savaşsınlar diye Ortodoks Hristiyan Ruslar tarafından zorla cepheye sürülen Ortodoks Hristiyan Gagavuz Türkleri savaş alanına geldikleri anda soydaşlarının yanında yer almayı tercih edip saf değiştirerek Azerbaycan'ın safına geçtiler. Yani örnekleri çoğaltmak mümkündür. Varmak istediğimiz nokta dinsel savaş olarak gösterilen mücadelelerin aslında bir zümre/sınıf mücadelesi olduğunu, zaman zaman milliyet duygusunun da öne çıktığını görebiliriz. İşte Haçlı seferleri ve cihat denen kavramları da bu minvalde ele almanın ve dinsel yönden çok tarihsel yönüyle bu hadiseleri incelemenin daha doğru ve mantıklı olacağını anlamamız gerekir.
Ekleme Tarihi: 28 Ekim 2025 -Salı
Uğur UTKAN

Haçlı Seferleri ve Cihat Gerçekten Din İçin mi Yapıldı Yoksa Bir Sınıf/Zümre Mücadeleleri miydi?

Bugüne kadar gaza ve cihad üzerine yapılan, İlây-ı Kelimetullah davasının güdüldüğü söylenen İslâm fetihleri ve Mesih'in adına savaş denerek, Ruhullah davası güdülerek icra edildiği söylenen Haçlı seferleri ile alakalı hep dinî perspektiften ele almalar yapılmış, Hristiyanlar nezdinde "sarazen" olan Müslüman kâfirlere ve lanetlenmiş, fitneci olan Yahudi/Musevî kâfirlere karşı İsa Mesih adına, Tanrı adına, Kutsal Ruh adına mücadele yapıldığı söylenirken Müslümanlar nezdinde de "gâvur" olan Hristiyan kâfirlere ve lanetlenmiş, fitneci olan Yahudi/Siyonist kâfirlere karşı Allah adına, Muhammed Resulullah adına, Hak Din adına mücadele yapıldığı dillendirilmiştir. Kâh İslâm dünyası olsun, kâh Hristiyan alemi olsun Haçlı seferlerine ve İslâmî akınlara hiç tarihsel perspektiften bakmamış, tarihsel manasıyla ilgilenmemiştir.

İşte biz de İslâmî mücadeleleri ve Haçlı seferlerini tarihsel yönden ele almaya çalışacağız.

Aslına bakarsak İslâmî seriyyeler ve Haçlı seferleri her ne kadar dinî bir dâva uğruna yapılan mücadeleler gibi görülse de özünde sınıflar ve zümreler arasında yapılan mücadeleler olmuştur.

İlaveten bu savaşlar hep Müslüman-Hristiyan mücadeleleri gibi görülmesine rağmen Haçlı ordularında bulunan Müslüman savaşçılar ve Müslüman devletlerle ortaklık yapan Hristiyan odaklar da var olagelmiştir.

Şimdi pek de kayda geçirilmeyen ve tarihin tozlu sayfalarında kalan bu hakikatleri ele alacağız.

Evet, Haçlı ordularında bulunan Müslüman savaşçılar ve Müslüman devletlerle ortaklık yapan Hristiyan odaklar mevcuttu diyoruz çünkü Leon ve Navarre Hristiyan krallıkları, 1296'da Kastilya Krallığı'na karşı savaşmak için Berberi Muvahhid Hanedanlığı ile işbirliği yapmıştır.

Fred Donner ve Antoine Borrut tarafından 2016'da kaleme alınan ve daha Türkiye'de hiçbir müverrihin Türkçe'ye tercüme etmeye cesaret edemediği "Christians and Others in the Umayyad State" adlı, yani Türkçe'deki karşılığı ile "Emevî Devleti'nde Hıristiyanlar ve diğerleri" adlı kitapta "Müslüman Fetih Ordusunda Müslüman Olmayanlar" diye bir bölüm bulunmaktadır ki burada hilafet ordusundaki gayrimüslim unsurlardan söz edilir.

Öte yandan İslâm müverrihleri çok bahsetmese de 638'de Hz. Ömer'in hilâfeti devrindeyken Raşidin Halifeliği'nin Bizans İmparatorluğu ile yaptıkları savaşa da bakmak icap eder ki Müslüman ordusunda savaşan gayrimüslim Arapların yer alması nedense görmezden gelinir. İyad bin Nizar adlı Hristiyan Arap kabilesi Bizans'a sığınsa da öteki Hristiyan Araplar Raşidin Halifeliği'nin yanında yer alır ve Bizans'a karşı savaşmıştır ki yabancı kaynaklar da bunu doğrular.

Cemel ve Sıffin Savaşları da din eksenli savaşlar değildir ve Müslümanların aralarında yaptıkları savaşlardır.

Yine 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'nde saha dengelerinin Selçuklu ordusunun lehine değişmesinde Bizans ordusunda paralı asker olarak yer alan Peçenek ve Uz Türkleri önemli pay sahibidir. Yani din kardeşliği değil, ırk kardeşliği esas olmuştur.

Malazgirt Meydan Muharebesi'nde Selçukluların başarılı olması için hutbe okutan Abbâsî Hâlifesi de dâhil tüm İslâm dünyası buna sevinirken sırf Abbâsî Hâlifesi'ni kendi desteklediği Büveyhoğulları'na karşı koruduğu için Selçuklulara diş bileyen Fâtımî Hâlifesi ise matem tutmuş, Malazgirt'te Selçukluların galip gelmesine sevinmeyen tek idare olmuştur.

Fâtımîlerin bu tavrı Haçlı Seferleri başladığında da aynen geçerliliğini korumuş, Atsız bin Uvak Mısır’a girip Kahire’yi zaptedince Frenklere (Haçlılara) elçiler göndererek onları Suriye’ye saldırıp orasını zaptetmeye ve kendileri ile Müslümanların arasına girmeye çağırdılar. Yani ortada aleni biçimde Haçlılarla işbirliği mevcuttur.

Yine Haçlı Seferlerinin ikincisi gerçekleşirken Müslüman Türkler kadar Ortodoks Bizans'a da hasımlığıyla meşhur Sicilya kralı ikinci Roger’in Akdeniz’e hakim olan Norman donanması’ndaki askerin yarısı Müslüman Araplardan meydana gelmişti. Yani bir dinsel değil, sınıfsal çatışma hakim durumda.

Aynı şekilde kendi gibi Hristiyan olan Venediklilerle Cenevizlilere karşı rekabet ve düşmanlık yüzünden başkenti Dubrovnik olan Ragusa Cumhuriyeti, düne kadar "sarazen" dediği Osmanlı İmparatorluğu'nun himayesine 1365 yılında girmedi mi? Böylelikle Hristiyan Ragusa adeta Müslüman Osmanlı'nın Akdeniz'deki ve Avrupa'daki bir ileri karakolu haline gelmedi mi? Üstelik 16.yüzyılda Hint Deniz Savaşları patlak verdiğinde Hristiyan Portekizlilere karşı Hristiyan Ragusalılar Müslüman Osmanlı'nın safında savaşacaklardı.

Yine Ankara Savaşı’nın tarafları olan Yıldırım Bayezid de, Sahipkıran Emir Timurlenk de Müslüman değiller miydi?

Ayrıca şunu da unutmamalıyız ki 1453’teki İstanbul kuşatması esnasında Osmanlı ordusunda Bizans rejimine muhalif olan Hristiyan gönüllüler olduğu gibi Bizans adına İstanbul’u Osmanlı’ya karşı emrindeki 600 kadar askeriyle birlikte savunan çok önemli bir figür vardır ki o da Osmanlı’nın Bizans’a sığınan şehzadesi Orhan Çelebi’dir. Yani ortada bir dinsel mücadeleye dair emare olmaktan çok uzak gerçekler vardır 1453’teki İstanbul kuşatmasına dair.

Hz. Fatih döneminde Akkoyunlularla savaşan Osmanlı, karşı tarafla aynı dine inanıyordu. Yavuz Selim, Kanuni ve IV. Murad’ın mücadele ettikleri Safevîler de Osmanlılar gibi İslâm’a inanıyordu.

Yavuz Selim'in son verdiği Memlükler de Osmanlılar gibi Müslüman bir devletti ve 1258'deki Moğol istilasından sonra Abbâsî Hâlifesini himayesine almıştı.

Yine Hristiyan dünyasında Yüzyıl Savaşları olmadı mı? Aynı şekilde Şarlken, Fransa Kralı I. Fransuva'yı esir aldığında düne kadar gözlerinde "sarazen" olan Osmanlı padişahı Kanuni'den yardım istemedi mi Fransuva'nın validesi yazdığı mektupta?

Yine Ruslara karşı Waterloo Muharebesi'ni yapan ve İngilizlerle de rekabet halinde olan Napoleon da tıpkı kendi gibi Hristiyan olan güçlere karşı savaştı. 1808'de işgal ederek varlığına son verdiği Dubrovnik merkezli Ragusa Cumhuriyeti Hristiyan değil miydi?

İkinci Balkan Savaşı'nda başta Yunanistan ve Romanya olmak üzere Hristiyan Balkan devletleri, kendileri gibi Hristiyan bir Balkan devleti olan Bulgaristan'a savaş açmıştır.

Yine I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı esnasında Osmanlı'ya yardım için defalarca para toplayan Hintli Müslümanlar, Trablusgarp ve I. Dünya Savaşlarında Osmanlı yanlısı tavır takınan Arap asıllı Senusi Tarikatı, hakeza Osmanlı ile stratejik ortak olan Cebel-i Şammar Emirliği dışında eğer tüm İslâm âlemi Osmanlı'nın yanında yer alsaydı, Şerif Hüseyin, Kral Abdullah, Suudlar ve Haşimilerin İngiliz işbirlikçiliği yaşanmasaydı bu savaşı Osmanlı ve İttifak Devletleri kazanırdı ki görüldüğü üzere burada da bir İslâm Birliği'nden bahsetmek mümkün olmamıştır. Hakeza İran da I. Dünya Savaşı'nda birebir Osmanlı'nın karşısında savaşmasa da düşman blok olan İtilaf Devletleri safında yer almıştır. Aynı şekilde bir Haçlı Birliği de söz konusu değildir ki İtilaf Bloku'ndaki İngiltere, Fransa, ABD, Yunanistan, Romanya, Karadağ, Sırbistan ve Rusya Hristiyan ülkeler değil miydi? Hakeza İttifak Bloku'ndaki Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorlukları Hristiyan değil miydi? Yine bir İttifak Bloku üyesi olan Bulgaristan Hristiyan değil miydi?

Benzer tablo II. Dünya Savaşı'nda da geçerli olmuştur. Yugoslav lider Tito, Müslüman Yugoslavları cepheye sürerken karşısında Nazi taburlarında yer alan Türkistan ve Arap asıllı lejyonerler yok muydu? Yine bu cepheleşmede Yunan ordusunda savaşan Müslüman Batı Trakya Türkleri yok muydu?

Yine 1990'lı yıllarda Ortodoks Hristiyan Ermeniler için savaşsınlar diye Ortodoks Hristiyan Ruslar tarafından zorla cepheye sürülen Ortodoks Hristiyan Gagavuz Türkleri savaş alanına geldikleri anda soydaşlarının yanında yer almayı tercih edip saf değiştirerek Azerbaycan'ın safına geçtiler.

Yani örnekleri çoğaltmak mümkündür. Varmak istediğimiz nokta dinsel savaş olarak gösterilen mücadelelerin aslında bir zümre/sınıf mücadelesi olduğunu, zaman zaman milliyet duygusunun da öne çıktığını görebiliriz.

İşte Haçlı seferleri ve cihat denen kavramları da bu minvalde ele almanın ve dinsel yönden çok tarihsel yönüyle bu hadiseleri incelemenin daha doğru ve mantıklı olacağını anlamamız gerekir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberpoligon.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat polyester çember juul iqos iluma
marsbahis Marsbahis Giriş marsbahis