İdris DOĞAN
Köşe Yazarı
İdris DOĞAN
 

Vaktiniz Var Mı?

Geçenlerde camide ‘Zarif İnsanın Özellikleri’ konusunda kendilerinin belirledikleri ve uymaya çalışacakları ilkeleri birlikte olduğumuz çocuklarla konuşurken birkaçı yemek yeme adabı ile ilgili farklı şeyler yazmışlar ve bunları kendilerince açıklamaya çalışmışlardı.  Bir çocuğumuz, aile fertlerinin tamamı sofraya oturmadıkça yemeğe başlanmaması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine diğerleri de görüşlerini dile getirdi. İçlerinden biri, yarı hüzünlü yarı çaresiz bir ifadeyle şöyle dedi:                  — O zaman biz yemeğe hiç başlayamayız.  Hayretle sordum:                  — Hayırdır, niye başlayamazsınız?  Cevabı düşündürücüydü:                  — Babam bilgisayarın başından kalkmaz. Annemin götürdüğü yemeği, ekrandan gözünü ayırmadan, bilgisayar başında tek başına yer.  Bilgisayar oyunlarıyla çocukları oyalamanın ya da onlara bu şekilde yemek yedirmenin artık sıradanlaştığını biliyordum. Allah biliyor, böylesini ilk kez duyuyordum. Baba internette vakit geçiriyor, sosyal medyada dolaşıyor; çocuklar ise sofraya babasız oturuyordu.   İnsanoğlunun ürettiği hiçbir mekanik, elektronik ya da dijital araç, kendiliğinden kötü ya da tehlikeli değildir. Bu araçlar, insanın elinde nasıl kullanılırsa ona göre sonuç verir. İyilik ve güzellik için kullanıldığında hayra vesile olur; aksi hâlde huzursuzluğa ve felakete yol açar. Yıllar önce okuduğum bir yazıda, televizyonu icat eden Rus bilim insanının, bu aracın amacının dışında kullanılmasından duyduğu pişmanlığı dile getirdiğini hatırlıyorum.  Bugün modern çağın en büyük buhranı, insanların yaptıkları iyilikleri, yaşadıkları her türlü olayı sosyal medyada hiçbir ahlaki sınır gözetmeden teşhir etmeleridir. Kimi zaman bu paylaşımlar, başa kakma ve gösterişe; kimi zaman da başkalarını hakaret, iftira ve inkâr yoluyla aşağılamaya dönüşmektedir. Bu durum, inanç ve düşünce farkı gözetmeksizin, toplumun genelinde ciddi bir savrulmaya sebep olmuştur. İşte bu nedenle millet olarak büyük bir felâketle karşı karşıyayız.   İnternet ve sosyal medya, hayatımızda çoğu zaman kuralsız, sorumsuz ve denetimsiz bir alan hâline gelmiştir. Bu alanda ne hak ve hukuk, ne mahremiyet, ne de insaf yeterince gözetilmektedir. Yazılanların ve paylaşılanların önemli bir kısmı yalan, iftira, dedikodu ve gösterişten ibarettir. Sevgiler yapay, saygılar göstermelik; övgüler samimiyetsiz, eleştiriler acımasızdır. Yargılar çoğu zaman adaletten ve hakkaniyetten uzaktır.  İnsanlar, özellikle de Müslümanlar, hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları konuların peşine düşmekte; iç yüzünü bilmedikleri olaylar hakkında rahatlıkla hüküm verebilmektedir. Bu durum, hem paylaşımı yapanı hem de muhatabını küçük düşüren bir dile kapı aralamaktadır. Asılsız övgülerle başkalarının hakkına girilmesi ya da sövgüyle insanların haysiyet ve şereflerinin zedelenmesi, sosyal medya ortamında adeta geçerli bir değer hâline gelmiştir.  Kadim medeniyetimizin temelinde yer alan, iyiliği de günahı da gizli yapma anlayışı; bugün ifşa kültürü karşısında hızla yok olmaktadır. Akıl dumura uğramış, gönül ifsada bulanmış, dil ise zehirle kirlenmiştir. Karşı karşıya olduğumuz bu manzara, sadece inancımızı ve değerlerimizi değil, en temel insani ölçüleri bile altüst etmektedir. Yaşananlar, içinde bulunduğumuz büyük buhranın açık işaretleridir.  Çare?...  Elbette var.  Ama bu çare başkası değil; sizsiniz, biziz, hepimiziz. 
Ekleme Tarihi: 16 Aralık 2025 -Salı
İdris DOĞAN

Vaktiniz Var Mı?

Geçenlerde camide ‘Zarif İnsanın Özellikleri’ konusunda kendilerinin belirledikleri ve uymaya çalışacakları ilkeleri birlikte olduğumuz çocuklarla konuşurken birkaçı yemek yeme adabı ile ilgili farklı şeyler yazmışlar ve bunları kendilerince açıklamaya çalışmışlardı. 

Bir çocuğumuz, aile fertlerinin tamamı sofraya oturmadıkça yemeğe başlanmaması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine diğerleri de görüşlerini dile getirdi. İçlerinden biri, yarı hüzünlü yarı çaresiz bir ifadeyle şöyle dedi: 
                — O zaman biz yemeğe hiç başlayamayız. 

Hayretle sordum: 
                — Hayırdır, niye başlayamazsınız? 

Cevabı düşündürücüydü: 
                — Babam bilgisayarın başından kalkmaz. Annemin götürdüğü yemeği, ekrandan gözünü ayırmadan, bilgisayar başında tek başına yer. 

Bilgisayar oyunlarıyla çocukları oyalamanın ya da onlara bu şekilde yemek yedirmenin artık sıradanlaştığını biliyordum. Allah biliyor, böylesini ilk kez duyuyordum. Baba internette vakit geçiriyor, sosyal medyada dolaşıyor; çocuklar ise sofraya babasız oturuyordu.  

İnsanoğlunun ürettiği hiçbir mekanik, elektronik ya da dijital araç, kendiliğinden kötü ya da tehlikeli değildir. Bu araçlar, insanın elinde nasıl kullanılırsa ona göre sonuç verir. İyilik ve güzellik için kullanıldığında hayra vesile olur; aksi hâlde huzursuzluğa ve felakete yol açar. Yıllar önce okuduğum bir yazıda, televizyonu icat eden Rus bilim insanının, bu aracın amacının dışında kullanılmasından duyduğu pişmanlığı dile getirdiğini hatırlıyorum. 

Bugün modern çağın en büyük buhranı, insanların yaptıkları iyilikleri, yaşadıkları her türlü olayı sosyal medyada hiçbir ahlaki sınır gözetmeden teşhir etmeleridir. Kimi zaman bu paylaşımlar, başa kakma ve gösterişe; kimi zaman da başkalarını hakaret, iftira ve inkâr yoluyla aşağılamaya dönüşmektedir. Bu durum, inanç ve düşünce farkı gözetmeksizin, toplumun genelinde ciddi bir savrulmaya sebep olmuştur. İşte bu nedenle millet olarak büyük bir felâketle karşı karşıyayız.  

İnternet ve sosyal medya, hayatımızda çoğu zaman kuralsız, sorumsuz ve denetimsiz bir alan hâline gelmiştir. Bu alanda ne hak ve hukuk, ne mahremiyet, ne de insaf yeterince gözetilmektedir. Yazılanların ve paylaşılanların önemli bir kısmı yalan, iftira, dedikodu ve gösterişten ibarettir. Sevgiler yapay, saygılar göstermelik; övgüler samimiyetsiz, eleştiriler acımasızdır. Yargılar çoğu zaman adaletten ve hakkaniyetten uzaktır. 

İnsanlar, özellikle de Müslümanlar, hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları konuların peşine düşmekte; iç yüzünü bilmedikleri olaylar hakkında rahatlıkla hüküm verebilmektedir. Bu durum, hem paylaşımı yapanı hem de muhatabını küçük düşüren bir dile kapı aralamaktadır. Asılsız övgülerle başkalarının hakkına girilmesi ya da sövgüyle insanların haysiyet ve şereflerinin zedelenmesi, sosyal medya ortamında adeta geçerli bir değer hâline gelmiştir. 

Kadim medeniyetimizin temelinde yer alan, iyiliği de günahı da gizli yapma anlayışı; bugün ifşa kültürü karşısında hızla yok olmaktadır. Akıl dumura uğramış, gönül ifsada bulanmış, dil ise zehirle kirlenmiştir. Karşı karşıya olduğumuz bu manzara, sadece inancımızı ve değerlerimizi değil, en temel insani ölçüleri bile altüst etmektedir. Yaşananlar, içinde bulunduğumuz büyük buhranın açık işaretleridir. 

Çare?... 

Elbette var. 

Ama bu çare başkası değil; sizsiniz, biziz, hepimiziz. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberpoligon.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat polyester çember juul iqos iluma
marsbahis Marsbahis Giriş marsbahis