Sude FİLİZ
Köşe Yazarı
Sude FİLİZ
 

Yalanın Gücü: Dezenformasyonun Yeni Siyasi Silahı

Siyaset, tarih boyunca kelimelerin gücüyle şekillenmiştir. Ancak günümüzde kelimelerin yerini giderek yalanın gücü almaya başladı. Dijital çağ, bilgiyi demokratikleştirirken aynı zamanda gerçeği bulanıklaştırdı. Artık bir “gerçek”in doğruluğu değil, ne kadar hızlı yayıldığı ve kim tarafından söylendiği belirleyici hale geldi. Bu durum, siyasetin en güçlü silahını — dezenformasyonu — yeniden tanımladı. Bugün bir politikacının açıklaması, saniyeler içinde milyonlara ulaşabiliyor. Ancak bu hız, beraberinde ciddi bir sorunu da getiriyor: doğrulama sürecinin yok olması. Gerçek ile kurgu arasındaki çizgi, sosyal medyanın gündem dalgaları arasında siliniyor. Bu ortamda en yüksek sesi çıkaran, çoğu zaman en çok inandıran oluyor. Dezenformasyon, yalnızca yanlış bilgi değildir. Stratejik bir tercihtir. Hedef kitleyi yönlendirmek, rakibi itibarsızlaştırmak, algıyı yönetmek… Modern siyasette bu kavram artık tesadüfi değil, planlı bir araçtır. Özellikle seçim dönemlerinde dolaşıma sokulan “yarı gerçekler”, toplumsal kutuplaşmayı derinleştiren, kamuoyunu manipüle eden en güçlü unsurlardan biri haline gelmiştir. Bu noktada medyanın rolü daha da önem kazanıyor. Çünkü basın özgürlüğü, dezenformasyonun panzehiridir. Ancak medyanın ekonomik, siyasi ya da ideolojik baskılar altında olması; hakikatin savunuculuğundan çok, belirli söylemlerin taşıyıcılığına dönüşmesine yol açabiliyor. Bu da vatandaşın bilgiye değil, yoruma ulaşmasına neden oluyor. Toplumlar için en tehlikelisi, yalanın sıradanlaşmasıdır. İnsanlar bir süre sonra her bilginin doğruluğundan şüphe etmeye başlar. Bu da yalnızca medyaya değil, devlet kurumlarına, adalete ve siyasetin kendisine duyulan güveni aşındırır. Bir ülkede gerçeğin itibarı sarsıldığında, demokrasinin temelleri sessizce erimeye başlar. Bugünün siyaseti, artık yalnızca fikirlerin değil, algıların savaşıdır. Bu savaşta en etkili silah, bazen bir tweet, bazen manipüle edilmiş bir video, bazen de gerçeğin yalnızca bir kısmıdır. Dezenformasyonun asıl gücü burada gizlidir: İnsan zihnini şekillendirir, kanaatleri yönlendirir, toplumu kutuplara ayırır. Peki çözüm nedir? Belki de cevap, siyasette değil; toplumun bilgiye olan talebinde yatıyor. Gerçeği öğrenme isteği, yalanın gücünü zayıflatabilecek tek dirençtir. Eleştirel düşünce, medya okuryazarlığı ve şeffaf siyaset kültürü, dezenformasyonun etkisini kırabilecek yegâne panzehirdir. Son Söz Sude’den Gerçeği aramayı bıraktığımız an, yalanın hüküm sürdüğü çağ resmen başlar.
Ekleme Tarihi: 22 Ekim 2025 -Çarşamba
Sude FİLİZ

Yalanın Gücü: Dezenformasyonun Yeni Siyasi Silahı

Siyaset, tarih boyunca kelimelerin gücüyle şekillenmiştir. Ancak günümüzde kelimelerin yerini giderek yalanın gücü almaya başladı. Dijital çağ, bilgiyi demokratikleştirirken aynı zamanda gerçeği bulanıklaştırdı. Artık bir “gerçek”in doğruluğu değil, ne kadar hızlı yayıldığı ve kim tarafından söylendiği belirleyici hale geldi. Bu durum, siyasetin en güçlü silahını — dezenformasyonu — yeniden tanımladı.

Bugün bir politikacının açıklaması, saniyeler içinde milyonlara ulaşabiliyor. Ancak bu hız, beraberinde ciddi bir sorunu da getiriyor: doğrulama sürecinin yok olması. Gerçek ile kurgu arasındaki çizgi, sosyal medyanın gündem dalgaları arasında siliniyor. Bu ortamda en yüksek sesi çıkaran, çoğu zaman en çok inandıran oluyor.

Dezenformasyon, yalnızca yanlış bilgi değildir. Stratejik bir tercihtir. Hedef kitleyi yönlendirmek, rakibi itibarsızlaştırmak, algıyı yönetmek… Modern siyasette bu kavram artık tesadüfi değil, planlı bir araçtır. Özellikle seçim dönemlerinde dolaşıma sokulan “yarı gerçekler”, toplumsal kutuplaşmayı derinleştiren, kamuoyunu manipüle eden en güçlü unsurlardan biri haline gelmiştir.

Bu noktada medyanın rolü daha da önem kazanıyor. Çünkü basın özgürlüğü, dezenformasyonun panzehiridir. Ancak medyanın ekonomik, siyasi ya da ideolojik baskılar altında olması; hakikatin savunuculuğundan çok, belirli söylemlerin taşıyıcılığına dönüşmesine yol açabiliyor. Bu da vatandaşın bilgiye değil, yoruma ulaşmasına neden oluyor.

Toplumlar için en tehlikelisi, yalanın sıradanlaşmasıdır. İnsanlar bir süre sonra her bilginin doğruluğundan şüphe etmeye başlar. Bu da yalnızca medyaya değil, devlet kurumlarına, adalete ve siyasetin kendisine duyulan güveni aşındırır. Bir ülkede gerçeğin itibarı sarsıldığında, demokrasinin temelleri sessizce erimeye başlar.

Bugünün siyaseti, artık yalnızca fikirlerin değil, algıların savaşıdır. Bu savaşta en etkili silah, bazen bir tweet, bazen manipüle edilmiş bir video, bazen de gerçeğin yalnızca bir kısmıdır. Dezenformasyonun asıl gücü burada gizlidir: İnsan zihnini şekillendirir, kanaatleri yönlendirir, toplumu kutuplara ayırır.

Peki çözüm nedir?

Belki de cevap, siyasette değil; toplumun bilgiye olan talebinde yatıyor. Gerçeği öğrenme isteği, yalanın gücünü zayıflatabilecek tek dirençtir. Eleştirel düşünce, medya okuryazarlığı ve şeffaf siyaset kültürü, dezenformasyonun etkisini kırabilecek yegâne panzehirdir.

Son Söz Sude’den

Gerçeği aramayı bıraktığımız an, yalanın hüküm sürdüğü çağ resmen başlar.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberpoligon.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat polyester çember juul iqos iluma
marsbahis Marsbahis Giriş marsbahis