Metin UYGUN
Köşe Yazarı
Metin UYGUN
 

Türklerde Kızılelma Mefkuresi

Kızılelma, Türk milliyetçiliğinin ve Türk fetihçiliğinin önemli sembollerinden birisidir. Bu sembol, Türk devletleri için bir hedefi ve amacı gösterir. Türk hakimiyet fikri yazılı ve sözlü kültürde, çeşitli şekillerde işlenmiş, sembolize edilmiştir. Bunlardan bazıları sikke bastırmak, hükümdarın kendi adına hutbe okutması, bayrak ve çadır ilk akla gelenlerdir. Kızılelma’da bu hakimiyet sembollerinden birisidir. Kızılelma, kaynaklarda çok defa Türklerin cihan hakimiyeti fikrinin, idealinin sembolü olarak ele alınmıştır. Bazı defa da Türklerin nerede olursa olsun elde ettikleri zaferler bu kavramla ifade edilmiştir. Kızılelma Tabirinin Anlamı ve Tarihi Kökenleri Kaynaklar Kızılelma tabirini, anlam olarak, mana planında “erişilmesi istenen ülkü” şeklinde tarif etmişler, coğrafi anlamda ise “elde edilmesi amaçlanan muhayyel, hayali yer” anlamında kullanmışlardır. Kızılelma tabiri, ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi ifade ettiği gibi kimi zaman bir devlet kurma idealini, kimi zaman cihan hakimiyeti inancını, kimi zaman da Türk birliği idealini ifade etmiştir. Kızıl Elma imgesinin tam olarak ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. Bazı araştırmacılar, tabirin köklerinin Uzakdoğu’da mitolojik çağlara kadar uzandığını belirtirler. Bir kısım araştırmacılar da insanlık tarihi kadar eski olan bu motifin Batı dünyasında da mevcut olduğuna dikkat çekerler. Bazı çağdaş araştırmacılara göre ise Kızılelma ülküsü ilk defa Orta Asya’da Türkler arasında doğmuştur. Bu ülkü, Ergenekon destanında Ergenekon’dan dışarı çıkma ve kaybedilmiş olan eski yurdu tekrar ele geçirme ideali olarak değerlendirilmiş, bu şekilde anlamlandırılmıştır. Bu konuda yaygın olan anlayış ise, Osmanlı ile birlikte tarihe ve edebiyata mal olduğu, Osmanlılar döneminde özellikle Batı memleketlerine doğru yürütülen cihadın bir sembolü olarak kullanıldığı yönündedir.  Kızıl Elma ülküsü özellikle yeniçeriler arasında yaygınlaştırılmış ve onların savaşma azmini yüksek tutmak için kullanılmıştır.  Zamanla, gerçekleştirilmesi düşünülen idealleri ve fethedilmesi gereken yerleri belirten bir sembol haline dönüşen Kızılelma kavramı, bazen Türklerin yaşadıkları bölgeye göre daha batıda ulaşılması gereken bir yer, bazen de bir ülkenin önemli bir yapısının üzerinde parıldayan altından yapılma bir toptur. Bu altın top; zaferin işareti, hâkimiyetin veya fethedilmek üzere seçilmiş yerin sembolü olarak kullanılmıştır. Türkler İçin Kızılelma Neresidir? Mesela, Orta Asya’da Oğuz Türkleri için Kızılelma, hangi yöne giderlerse gitsinler hedefleri ve kazandıkları zaferin adıdır. Hazar Denizi’nin doğusundan gelen Oğuzlar için Kızılelma, Hazar Kağanı’nın çadırının üzerinde bulunan ve hâkimiyetin sembolü olan altın toptur. Bu topu ele geçirmeyi amaç edinmişlerdir. Batı kaynaklarında asâ ile birlikte hükümdarlık alâmeti olarak kullanıldığı belirtilen Kızılelma, bazılarına göre İtalya’da Roma şehri, bazılarına göre de Roma’daki Saint Pierre Kilisesi’nin üzerinde bulunan ve denizden de görülebilen altın yaldızlı küre ya da bu kilisenin üstü kırmızı bakırla kaplanmış kubbesidir. Kızılelma ülküsünü, Oğuzlar, Selçuklular ve Osmanlılar, Roma ve Bizans imparatorluklarının hâkimiyeti altındaki ülkelerin fethedilmesiyle Türklerin cihan hâkimiyetinin gerçekleşeceği anlamında idealize etmişlerdir. Osmanlılar bu ideale biraz daha farklı anlam yüklemişler, özellikle İstanbul’un fethine büyük önem vermişlerdir. Tarihi Türk cihan hakimiyeti idealine eskisinden daha kuvvetli bir şekilde bağlanan Osmanlı padişahları, İstanbul’u bu hakimiyetin ilk adımı, ilk merhalesi ve merkezi saymışlardır.  Bizans döneminde Ayasofya’nın önünde dikili bir sütun üstünde at üzerindeki Justinianos heykelinin bir elinde altından bir küre bulunmaktaydı. Bu küre Türk kızıl elmasının ve cihan hakimiyetinin hedefini oluşturuyordu. 13. Asır İslam coğrafyacılarına göre bu heykelin sağ eli havada olup halkı İstanbul’a davet eden bir manaya işaret etmekteydi. Sol elinde de madeni bir küre bulunmakta ve bu da düşmanın şehri istila etmesine engel olan bir tılsım olarak kabul ediliyordu. Hıristiyan Kaynaklarına Göre Kızılelma İmgesi Hıristiyan kaynaklarına göre ise at üzerinde canlı gibi duran Justinianus’un heykelinin sol elinde altından büyük bir elma olup, sağ eliyle de Kudüs’ü ve Müslümanları göstermektedir. Bu küre imparatorun dünyayı elinde tuttuğu anlamına gelmekte ve cihan hâkimiyeti tılsımının yazılarını taşımaktaydı. Hıristiyan seyyahlarına göre bu altın kızıl küre Bizans İmparatorluğu’na uğur getiriyordu.  Nitekim 14. Asırda bu heykelin ve kürenin (kızıl elmanın) düşmesi, birçok ülkenin kaybına, yani Türkler tarafından fethine ve imparatorluğun sükûtuna, yıkılışına bir işaret sayılmıştır. 1317’de kürenin üzerindeki haç bir fırtınada düştüğü zaman halk büyük bir korkuya kapılmış, daha sonra elma biçimindeki top da düşüp parçalanınca bundan yakında devletin parçalanıp yıkılacağı mânası çıkarılmıştır. İşte Bizans’ın devamı için uğurlu sayılan bu küre Türklerin Kızıl elması olup ona sahip olmak veya İstanbul’u almak gayesi Türk Cihan hakimiyeti ülküsünün bir sembolü olmuştur. Türkler, cihan hakimiyeti ideallerine bağlanarak Kızıl-elmaya doğru koşarlarken, Bizanslılar da tersine manevi sükutları ile birlikte maddi çöküntülerinin mukadder olduğuna inanıyor, bu heykel ve tılsımın düşmesini de bunun bir işareti olarak görüyorlardı. Başka bir kehanete göre de “İstanbul şehri Konstantin adlı bir hükümdar yani (son imparator) zamanında” kaybedilecektir.   Osmanlılarda Kızılelma Mefkûresi İstanbul’un fethinden sonra Türk cihan hakimiyetinin sembolü olan Kızıl elma oradan Roma’ya St. Pierre’in kubbesine, yani Katolik dünyanın merkezine intikal eder.  Fatih zamanında girişilen İtalya (Otranto) seferi bu intikalin maddileşen bir tezahürüdür. Fakat Osmanlılar Kanuni Sultan Süleyman zamanında Haçlı saldırılarının kaynağı olan Roma Papalığına hakim olabilmek için Alman imparatorluğunu ve Viyana şehrini düşürmenin bir mecburiyet olduğunu anladılar. Bu sebepledir ki Fatih Sultan Mehmet’in başlattığı İtalya’nın fethi tehir edildi, ertelendi. Bu suretle Türklerin Beç yani (Viyana) kızıl elması teşekkül etti. Daha sonra Viyana şehri ve kalesi Alman Kızıl elması veya Kızılelma Seddi adını aldı. Kanuni Sultan Süleyman Viyana’yı 1529 tarihinde kuşattı. Lakin kış geldiği için kuşatmayı kaldırdı. Bu cihangir padişah kışlaları ziyaret eder, askerlerin şerbetini içer ve bardağı altın doldurarak hediye ederdi. Çünkü yeniçeriler arasında kızıl elma çok yaygın olup ”Destiye kurşun atar, keçeye kılıç çalar, Kızılelmaya dek gideriz” sözü, onlar arasında bu inancın ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir. Kızılelma ideali, sembolü Osmanlı padişahlarının çok büyük önem verdiği bir hükümdarlık alâmetidir. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan Osmanlı padişahları albümünde, Çelebi Sultan Mehmed’den III. Murad’a kadar sekiz padişahtan yedisinin elinde birer elma resmedilmiştir. Fâtih Sultan Mehmed, II. Bayezid ve II. Selim bu elmaları sol ellerinde, diğerleri sağ ellerinde tutmakta, Yavuz Sultan Selim’in ise iki elinde iki elma bulunmaktadır. Türk tarihinde Kızılelma, zamanın şartlarına, zamanın ruhuna göre hedef değiştirmiş, değişik anlamlarda kullanılmıştır. Osmanlı’nın yükseliş dönemlerindeki Kızılelma fetih/fütûhat iken, son dönemlerinde “hürriyet ile istiklâl” olmuştur. Günümüzde ise Kızılelma, millî beka, ülkenin bölünmez bütünlüğü, huzur ve refahıdır. Selam ve muhabbetle…   Kaynakça www.youtube.com/@metinuygun713 tr.wikipwdia.org, Orhan Şaik GÖKYAY, Kızılelma TDV İslam Ansiklopedisi, Mustafa YİĞİT, Edebi ve Siyasi Metinlerde Bir “Milli Mefkure” Olarak Kızılelma Düşünce Dünyasında Türkiz, “dergipark.org.tr” içinde, Prof. Dr. Osman TURAN, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, Nakışlar Yayınevi.
Ekleme Tarihi: 10 May 2025 - Saturday
Metin UYGUN

Türklerde Kızılelma Mefkuresi

Kızılelma, Türk milliyetçiliğinin ve Türk fetihçiliğinin önemli sembollerinden birisidir. Bu sembol, Türk devletleri için bir hedefi ve amacı gösterir.

Türk hakimiyet fikri yazılı ve sözlü kültürde, çeşitli şekillerde işlenmiş, sembolize edilmiştir. Bunlardan bazıları sikke bastırmak, hükümdarın kendi adına hutbe okutması, bayrak ve çadır ilk akla gelenlerdir. Kızılelma’da bu hakimiyet sembollerinden birisidir.

Kızılelma, kaynaklarda çok defa Türklerin cihan hakimiyeti fikrinin, idealinin sembolü olarak ele alınmıştır. Bazı defa da Türklerin nerede olursa olsun elde ettikleri zaferler bu kavramla ifade edilmiştir.

Kızılelma Tabirinin Anlamı ve Tarihi Kökenleri

Kaynaklar Kızılelma tabirini, anlam olarak, mana planında “erişilmesi istenen ülkü” şeklinde tarif etmişler, coğrafi anlamda ise “elde edilmesi amaçlanan muhayyel, hayali yer” anlamında kullanmışlardır.

Kızılelma tabiri, ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi ifade ettiği gibi kimi zaman bir devlet kurma idealini, kimi zaman cihan hakimiyeti inancını, kimi zaman da Türk birliği idealini ifade etmiştir.

Kızıl Elma imgesinin tam olarak ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir.

Bazı araştırmacılar, tabirin köklerinin Uzakdoğu’da mitolojik çağlara kadar uzandığını belirtirler. Bir kısım araştırmacılar da insanlık tarihi kadar eski olan bu motifin Batı dünyasında da mevcut olduğuna dikkat çekerler.

Bazı çağdaş araştırmacılara göre ise Kızılelma ülküsü ilk defa Orta Asya’da Türkler arasında doğmuştur. Bu ülkü, Ergenekon destanında Ergenekon’dan dışarı çıkma ve kaybedilmiş olan eski yurdu tekrar ele geçirme ideali olarak değerlendirilmiş, bu şekilde anlamlandırılmıştır.

Bu konuda yaygın olan anlayış ise, Osmanlı ile birlikte tarihe ve edebiyata mal olduğu, Osmanlılar döneminde özellikle Batı memleketlerine doğru yürütülen cihadın bir sembolü olarak kullanıldığı yönündedir.  Kızıl Elma ülküsü özellikle yeniçeriler arasında yaygınlaştırılmış ve onların savaşma azmini yüksek tutmak için kullanılmıştır. 

Zamanla, gerçekleştirilmesi düşünülen idealleri ve fethedilmesi gereken yerleri belirten bir sembol haline dönüşen Kızılelma kavramı, bazen Türklerin yaşadıkları bölgeye göre daha batıda ulaşılması gereken bir yer, bazen de bir ülkenin önemli bir yapısının üzerinde parıldayan altından yapılma bir toptur. Bu altın top; zaferin işareti, hâkimiyetin veya fethedilmek üzere seçilmiş yerin sembolü olarak kullanılmıştır.

Türkler İçin Kızılelma Neresidir?

Mesela, Orta Asya’da Oğuz Türkleri için Kızılelma, hangi yöne giderlerse gitsinler hedefleri ve kazandıkları zaferin adıdır.

Hazar Denizi’nin doğusundan gelen Oğuzlar için Kızılelma, Hazar Kağanı’nın çadırının üzerinde bulunan ve hâkimiyetin sembolü olan altın toptur. Bu topu ele geçirmeyi amaç edinmişlerdir.

Batı kaynaklarında asâ ile birlikte hükümdarlık alâmeti olarak kullanıldığı belirtilen Kızılelma, bazılarına göre İtalya’da Roma şehri, bazılarına göre de Roma’daki Saint Pierre Kilisesi’nin üzerinde bulunan ve denizden de görülebilen altın yaldızlı küre ya da bu kilisenin üstü kırmızı bakırla kaplanmış kubbesidir.

Kızılelma ülküsünü, Oğuzlar, Selçuklular ve Osmanlılar, Roma ve Bizans imparatorluklarının hâkimiyeti altındaki ülkelerin fethedilmesiyle Türklerin cihan hâkimiyetinin gerçekleşeceği anlamında idealize etmişlerdir.

Osmanlılar bu ideale biraz daha farklı anlam yüklemişler, özellikle İstanbul’un fethine büyük önem vermişlerdir. Tarihi Türk cihan hakimiyeti idealine eskisinden daha kuvvetli bir şekilde bağlanan Osmanlı padişahları, İstanbul’u bu hakimiyetin ilk adımı, ilk merhalesi ve merkezi saymışlardır. 

Bizans döneminde Ayasofya’nın önünde dikili bir sütun üstünde at üzerindeki Justinianos heykelinin bir elinde altından bir küre bulunmaktaydı. Bu küre Türk kızıl elmasının ve cihan hakimiyetinin hedefini oluşturuyordu. 13. Asır İslam coğrafyacılarına göre bu heykelin sağ eli havada olup halkı İstanbul’a davet eden bir manaya işaret etmekteydi. Sol elinde de madeni bir küre bulunmakta ve bu da düşmanın şehri istila etmesine engel olan bir tılsım olarak kabul ediliyordu.

Hıristiyan Kaynaklarına Göre Kızılelma İmgesi

Hıristiyan kaynaklarına göre ise at üzerinde canlı gibi duran Justinianus’un heykelinin sol elinde altından büyük bir elma olup, sağ eliyle de Kudüs’ü ve Müslümanları göstermektedir.

Bu küre imparatorun dünyayı elinde tuttuğu anlamına gelmekte ve cihan hâkimiyeti tılsımının yazılarını taşımaktaydı. Hıristiyan seyyahlarına göre bu altın kızıl küre Bizans İmparatorluğu’na uğur getiriyordu.  Nitekim 14. Asırda bu heykelin ve kürenin (kızıl elmanın) düşmesi, birçok ülkenin kaybına, yani Türkler tarafından fethine ve imparatorluğun sükûtuna, yıkılışına bir işaret sayılmıştır.

1317’de kürenin üzerindeki haç bir fırtınada düştüğü zaman halk büyük bir korkuya kapılmış, daha sonra elma biçimindeki top da düşüp parçalanınca bundan yakında devletin parçalanıp yıkılacağı mânası çıkarılmıştır.

İşte Bizans’ın devamı için uğurlu sayılan bu küre Türklerin Kızıl elması olup ona sahip olmak veya İstanbul’u almak gayesi Türk Cihan hakimiyeti ülküsünün bir sembolü olmuştur.

Türkler, cihan hakimiyeti ideallerine bağlanarak Kızıl-elmaya doğru koşarlarken, Bizanslılar da tersine manevi sükutları ile birlikte maddi çöküntülerinin mukadder olduğuna inanıyor, bu heykel ve tılsımın düşmesini de bunun bir işareti olarak görüyorlardı.

Başka bir kehanete göre de “İstanbul şehri Konstantin adlı bir hükümdar yani (son imparator) zamanında” kaybedilecektir.

 

Osmanlılarda Kızılelma Mefkûresi

İstanbul’un fethinden sonra Türk cihan hakimiyetinin sembolü olan Kızıl elma oradan Roma’ya St. Pierre’in kubbesine, yani Katolik dünyanın merkezine intikal eder.  Fatih zamanında girişilen İtalya (Otranto) seferi bu intikalin maddileşen bir tezahürüdür.

Fakat Osmanlılar Kanuni Sultan Süleyman zamanında Haçlı saldırılarının kaynağı olan Roma Papalığına hakim olabilmek için Alman imparatorluğunu ve Viyana şehrini düşürmenin bir mecburiyet olduğunu anladılar. Bu sebepledir ki Fatih Sultan Mehmet’in başlattığı İtalya’nın fethi tehir edildi, ertelendi. Bu suretle Türklerin Beç yani (Viyana) kızıl elması teşekkül etti. Daha sonra Viyana şehri ve kalesi Alman Kızıl elması veya Kızılelma Seddi adını aldı.

Kanuni Sultan Süleyman Viyana’yı 1529 tarihinde kuşattı. Lakin kış geldiği için kuşatmayı kaldırdı. Bu cihangir padişah kışlaları ziyaret eder, askerlerin şerbetini içer ve bardağı altın doldurarak hediye ederdi. Çünkü yeniçeriler arasında kızıl elma çok yaygın olup ”Destiye kurşun atar, keçeye kılıç çalar, Kızılelmaya dek gideriz” sözü, onlar arasında bu inancın ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir.

Kızılelma ideali, sembolü Osmanlı padişahlarının çok büyük önem verdiği bir hükümdarlık alâmetidir. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan Osmanlı padişahları albümünde, Çelebi Sultan Mehmed’den III. Murad’a kadar sekiz padişahtan yedisinin elinde birer elma resmedilmiştir. Fâtih Sultan Mehmed, II. Bayezid ve II. Selim bu elmaları sol ellerinde, diğerleri sağ ellerinde tutmakta, Yavuz Sultan Selim’in ise iki elinde iki elma bulunmaktadır.

Türk tarihinde Kızılelma, zamanın şartlarına, zamanın ruhuna göre hedef değiştirmiş, değişik anlamlarda kullanılmıştır.

Osmanlı’nın yükseliş dönemlerindeki Kızılelma fetih/fütûhat iken, son dönemlerinde “hürriyet ile istiklâl” olmuştur. Günümüzde ise Kızılelma, millî beka, ülkenin bölünmez bütünlüğü, huzur ve refahıdır.

Selam ve muhabbetle…

 

Kaynakça

www.youtube.com/@metinuygun713

tr.wikipwdia.org,

Orhan Şaik GÖKYAY, Kızılelma TDV İslam Ansiklopedisi,

Mustafa YİĞİT, Edebi ve Siyasi Metinlerde Bir “Milli Mefkure” Olarak Kızılelma Düşünce Dünyasında Türkiz, “dergipark.org.tr” içinde,

Prof. Dr. Osman TURAN, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, Nakışlar Yayınevi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberpoligon.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat polyester çember juul iqos iluma