Sude FİLİZ
Köşe Yazarı
Sude FİLİZ
 

Bir Mesleğin Üniformasını Çalıp Aynada Kendine Selam Verenler

Gazetecilik, kimliğe yazılan bir sıfat değildir; omuza binen bir sorumluluktur. Bu yüzden herkesin taşıyabileceği bir ağırlığı yoktur. Taşımaya kalkıp altında ezilenler, genellikle suçu meslekte değil, aynada görmezden geldikleri yüzlerinde arar. Son yıllarda özellikle küçük şehirlerde dikkat çeken bir tablo var: Gazeteci olmayan ama gazeteci gibi davranan, basın mensubu sayılmayan ama basının imkânlarına uzanan bir profil. Ne mesleki geçmiş, ne eğitim, ne etik bağ… Ama büyük bir özgüven. Çünkü ortada bir boşluk var ve o boşluk, en çok sesi çıkanlar tarafından dolduruluyor. Bir sosyal medya hesabı açılıyor. İçerikler özgün değil; kesilip biçiliyor, kopyalanıyor, yerelleştirilip yeniden servis ediliyor. Logo var, isim var, iddia var. Ama haber yok. Kamu yararı yok. Kaynak yok. Buna rağmen “basın” deniyor. Daha doğrusu, basın gibi davranılıyor. Çünkü amaç gazetecilik yapmak değil; gazeteci muamelesi görmek. İşte tam bu noktada mesele masumiyetini kaybediyor. Bu artık heves değil, rol değildir; bilinçli bir istismardır. Gazeteciliğin sağladığı görünürlükten, güven algısından ve kolaylıklardan faydalanmak isteyip, gazeteciliğin yükünü taşımamak; mesleği sadece içerden değil, dışardan da aşındırır. Bu, bir yanlış tanım değil; mesleğin emeğine uzanan bir eldir. Daha tehlikelisi ise bu durumun toplumda karşılık bulmasıdır. Halk, gerçekten basın mensubu olanla sadece öyle görüneni ayırt edemediğinde; haberle gösteri, bilgiyle algı aynı zeminde buluşur. Gazetecilik, denetleyen bir güç olmaktan çıkar; kişisel vitrinlerin aracı hâline gelir. Ve bu kirlilik yayıldıkça, gerçekten bu mesleği yapanlar ya görünmez olur ya da haksız yere aynı kefeye konur. Oysa gazetecilik; güce yaklaşmak değil, güce mesafe koyabilmektir. Basın, ayrıcalık talep etme alanı değil; hesap sorma cesaretidir. Bugün “basın” diye dolaşıp yarın başka bir kimliğe bürünenler, gazeteci değildir. Onlar sadece sistemdeki boşlukların geçici misafirleridir. Ve her misafir, süresi dolduğunda uğurlanır. Bu yazı bir kişiyi anlatmaz. Bir zihniyeti anlatır. Üniformayı giyip sorumluluğu taşımayanları… Ünvanı sahiplenip bedelini reddedenleri… Ve en sonunda, meslek sandıkları şeyin aslında onları ele veren bir aynaya dönüştüğünü fark edemeyenleri. Son Söz Sude'den: Gazeteciliği kolay sananlar, onun altında ezildiklerinde ilk önce sessizleşir.
Ekleme Tarihi: 22 Aralık 2025 -Pazartesi
Sude FİLİZ

Bir Mesleğin Üniformasını Çalıp Aynada Kendine Selam Verenler

Gazetecilik, kimliğe yazılan bir sıfat değildir; omuza binen bir sorumluluktur. Bu yüzden herkesin taşıyabileceği bir ağırlığı yoktur. Taşımaya kalkıp altında ezilenler, genellikle suçu meslekte değil, aynada görmezden geldikleri yüzlerinde arar.

Son yıllarda özellikle küçük şehirlerde dikkat çeken bir tablo var: Gazeteci olmayan ama gazeteci gibi davranan, basın mensubu sayılmayan ama basının imkânlarına uzanan bir profil. Ne mesleki geçmiş, ne eğitim, ne etik bağ… Ama büyük bir özgüven. Çünkü ortada bir boşluk var ve o boşluk, en çok sesi çıkanlar tarafından dolduruluyor.

Bir sosyal medya hesabı açılıyor. İçerikler özgün değil; kesilip biçiliyor, kopyalanıyor, yerelleştirilip yeniden servis ediliyor. Logo var, isim var, iddia var. Ama haber yok. Kamu yararı yok. Kaynak yok. Buna rağmen “basın” deniyor. Daha doğrusu, basın gibi davranılıyor. Çünkü amaç gazetecilik yapmak değil; gazeteci muamelesi görmek.

İşte tam bu noktada mesele masumiyetini kaybediyor. Bu artık heves değil, rol değildir; bilinçli bir istismardır. Gazeteciliğin sağladığı görünürlükten, güven algısından ve kolaylıklardan faydalanmak isteyip, gazeteciliğin yükünü taşımamak; mesleği sadece içerden değil, dışardan da aşındırır. Bu, bir yanlış tanım değil; mesleğin emeğine uzanan bir eldir.

Daha tehlikelisi ise bu durumun toplumda karşılık bulmasıdır. Halk, gerçekten basın mensubu olanla sadece öyle görüneni ayırt edemediğinde; haberle gösteri, bilgiyle algı aynı zeminde buluşur. Gazetecilik, denetleyen bir güç olmaktan çıkar; kişisel vitrinlerin aracı hâline gelir. Ve bu kirlilik yayıldıkça, gerçekten bu mesleği yapanlar ya görünmez olur ya da haksız yere aynı kefeye konur.

Oysa gazetecilik; güce yaklaşmak değil, güce mesafe koyabilmektir. Basın, ayrıcalık talep etme alanı değil; hesap sorma cesaretidir. Bugün “basın” diye dolaşıp yarın başka bir kimliğe bürünenler, gazeteci değildir. Onlar sadece sistemdeki boşlukların geçici misafirleridir. Ve her misafir, süresi dolduğunda uğurlanır.

Bu yazı bir kişiyi anlatmaz. Bir zihniyeti anlatır. Üniformayı giyip sorumluluğu taşımayanları… Ünvanı sahiplenip bedelini reddedenleri… Ve en sonunda, meslek sandıkları şeyin aslında onları ele veren bir aynaya dönüştüğünü fark edemeyenleri.

Son Söz Sude'den: Gazeteciliği kolay sananlar, onun altında ezildiklerinde ilk önce sessizleşir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberpoligon.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat polyester çember juul iqos iluma
marsbahis Marsbahis Giriş marsbahis