Toplum dediğimiz şey, çoğu zaman görünmez bir el tarafından aynı hizaya dizilmiş bedenlerden ve aynı cümleleri tekrar eden dillerden oluşur. Bu düzenli akış, dışarıdan bakıldığında huzur gibi görünse de aslında zihinsel bir tembellik hâlidir. Çünkü aynılaşmak, düşünmenin ağırlığından kurtulmanın en kolay yoludur.
Sürü, atılan her adımın birbirine benzediği bir güvenlik sahasıdır. Orada birey değil “biz” vardır; fikir değil “öğretilmiş doğrular” vardır. İşte tam bu yüzden sürünün en çok nefret ettiği şey, farklı düşünen insandır. Çünkü farklı düşünen biri, kalabalığa dönüp “Neden böyle?” diye sorar. Bu soru, sürünün duymaktan en çok korktuğu sestir. Çünkü o soru, farkında olmadan yıllarca ezberlenmiş her şeyi çatlatır.
Farklı düşünen insan, yalnızca düşüncesiyle tehdit etmez; varlığıyla bile rahatsız eder. Kendisini tekrar eden kalabalık içinde yeni bir renk, yeni bir ses, yeni bir yön getirir. Bu varoluş bile sürünün düzenini bozmaya yeter. Çünkü sürü; sorgulayanı değil, itaat edeni sever. Sesi yükselteni değil, başıyla onaylayanı ödüllendirir.
Oysa insan ruhunun asıl büyüklüğü, sürüden ayrılabilme cesaretinde saklıdır. Filozofların, şairlerin, bilim insanlarının, yenilikçilerin ortak kaderi hep aynıdır: Önce dışlanmak, sonra anlaşılmak, en sonunda ise saygı duyulmak. Çünkü insanlık, çoğu zaman hakikati ancak geriden gelerek kavrar.
Farklı düşünen insanın yolculuğu bazen taşlı, bazen sessiz, bazen de acılıdır. Ama bu yolun bir de ayrıcalığı vardır: Kendiyle karşılaşma. Sürüde yürürken insan kendinden uzaklaşır; başkalarının sesinin içinde kendi sesini duyamaz. Ama yalnız yürüyen, adımlarının yankısında kendini tanır. Düşünceleri berraklaşır, kalbi güçlenir, vicdanı genişler.
Belki de bu yüzden farklı düşünmek, sadece bir fikir eylemi değil, bir varoluş biçimidir. Kendini kendi olmakta ısrar edenlerin cesur tavrıdır. Sürü, bu tavrı anlamakta zorlanır çünkü kalabalık içinde güven arar. Oysa farklı düşünen insan, güveni çoğu zaman belirsizlikte bulur. Çünkü bilir ki hakikat, çoğunluğun sesinde değil, vicdanın fısıltısındadır.
Bugün aynılaşmanın alkışlandığı, sorgulamanın ayıplandığı bir çağda yaşıyorsak, farklı düşünmek her zamankinden daha anlamlıdır. Kalabalıkların konforuna sığınmak kolaydır, fakat kolay olan hiçbir şeyi büyütmez. Değişimi, yeniliği, ileriyi, ışığı hep tek başına yürüyenler getirmiştir.
Tarihin sayfalarına bak:
Önce taşlananlar sonra anlaşılmış, önce yuhalananlar sonra övülmüş, önce yadırgananlar sonra örnek alınmıştır. Sürü, her zaman geç uyanır ama uyanır. Çünkü hakikat, er ya da geç kendini kabul ettirir.
Ve unutma dostum:
Sürünün nefret ettiği kişi, aslında geleceğin kapısını aralayandır.
Kalabalık seni anlamıyorsa, bu bazen yanlışta olduğunun değil, önden gittiğinin işaretidir.
Cesur ol.
Farklı ol.
Ve düşünmeye devam et. Çünkü düşünmek, insan olmanın en asil eylemidir.
