Okul bahçemiz bugün sadece bir bahçe değildi; toprağın kalbinin attığı, çocukların geleceğe umut serptiği bir vatan parçasına dönüştü. Bir fidanın etrafında toplanan her minik el, aslında bir ağacın değil, bir bilincin kök salmasına yardım ediyordu. Çünkü vatan dediğin sadece sınırlarla çizilmez; bilinçle, emekle, sevgiyle büyür.
Toprağa dokunmak, çocuklara verilmiş en sade ama en büyük derstir. Onlara doğayı korumayı öğretirken, aynı zamanda sabrı, emeği ve sorumluluğu anlatırsın. Bugün çocuklar bir çiçeği sularken aslında geleceğe su taşıdıklarının farkında bile değillerdi; ama bir gün büyüdüklerinde o damlaların ne kadar kıymetli olduğunu anlayacaklar.
Bugün diktiğimiz her fidan, aslında zamanın derin defterine düşülmüş bir not gibiydi. Toprağın yumuşak koynunda yer bulan o küçük kökler, bize görünmez bir hikâye anlatıyordu: “Büyümek sabır ister, sabır ise insanı olgunlaştırır.” Bir çocuğun toprağa uzattığı titrek parmaklar, sanki geleceğe uzanan bir köprüye dönüşüyordu. Rüzgârın hafifçe savurduğu yaprak sesleri bile bir tür alkıştı; doğa kendi adına atılan bu küçük ama anlamlı adıma teşekkür ediyordu. Bahçedeki her renk, her dokunuş, her nefes; insanın doğayla kurduğu o kadim bağı yeniden hatırlatıyordu. Ve ben orada, çocukların arasında diz çökerken, bir kez daha anladım ki insan toprağa eğildikçe küçülmez—aksine, içindeki yüceliği fark eder. Çünkü yeşeren sadece fidanlar değil; umutlarımız, niyetlerimiz ve vatan sevgimizin sessiz ama görkemli adımlarıdır.
Bugün, okul bahçesinde toprakla buluşan her filiz, yarın ülkemizin gölgesinde dinleneceğimiz birer emanettir. Ve ben biliyorum ki o emanet, çocukların yüreğinde büyümeye çoktan başladı.
