Uğur UTKAN
Köşe Yazarı
Uğur UTKAN
 

Trampa Paradan Sanal Paraya Doğru Paranın Tarihsel Seyri (3. Bölüm)

MAL PARA  (MÖ 4000 - MÖ 3000) Yüzyıllar süren mücadele sonucunda tahıl ve hayvanı evcilleştiren insanlık, korku çağını aşmayı başarmıştı ancak bu sefer de başka pürüzler çıktı. Örneğin her istediği tahılı ekip biçmek veya her ihtiyaç duyduğu ürüne sahip olmak mümkün olmuyordu. Halbuki bu ürünlerden başka kabilelerin elinde vardı. Peki, bunları almak için o insanlara ne vermeliydi?  Hadi ortak bir değişim aracı bulundu diyelim, geniş kitleler nasıl ikna edilecekti?  Sayısız yaman soru...  Yaklaşık 5.000 yıl düşündük ve sonunda para kavramını bulduk.  İnsanlığın ilk fiziki parası, yine insanların ürettiği mallardı.  Özellikle yiyecekler, elmas kadar kıymetliydi. Bu yüzden üretim sürecinde yer almayan kimseler nüfus sayımına dahil edilmezdi.  Atalarımızın hangi malları hangi sebeplerle para yerine kullandığına ilişkin anlamlı gerekçeler beklememek lazım çünkü fazla  seçenekleri yoktu. Ruhu, özü ve şekline bakmadan en kıymetli varlıklarına yani temel besin maddelerine para dediler.  Yasal paranın keşfedilmediği ve sayı sisteminin icat edilmediği o günlerde, paranın standart bir değer ifade etme fonksiyonu gelişmediği için her topluluk, kendi coğrafyasında yetişen gıda ürünleriyle alım satım yapardı. Haliyle her mal para türü, onu tanıyan ve talep eden  mecralarda işlem gördü.  Mezopotamya'da arpa, Mısır'da bira, İzlanda'da kurutulmuş balık, Babil'de hurma, Çin'de çay, Kore'de pirinç, Virginia'da tütün, Etiyopya'da tuz, Midilli'de zeytinyağı gibi binlerce ürün, para yerine kullanılarak diğer malların alım satımına aracılık etti. İşte gündelik hayatın idamesinde ortak değişim aracı olan bu besinlerin hepsine birden mal para diyoruz.  Sümer Arpası  Mezopotamya'da tahılı evcilleştiren atalarımız, beynimizin en mükemmel icatlarına yine bu coğrafyada başladı. Bölgenin mucidi Sümerlerdi. Yerleşik hayata herkesten önce adapte olan Sümerler, kabileden devlet sistemine geçerek hayatımızı kolaylaştıran pek çok icat ve keşfe imza attılar. Örneğin 6'lık ve 10'luk sayı kombinasyonu kullanarak günün 24 saat ve dairenin 360 derece olduğunu keşfettiler. Yazı, tekerlek, saban gibi icatları; edebiyat, astronomi, tıp, hukuk gibi bilimlerin kurucu düşüncelerini Türkiye'nin güneydoğusu, İran'ın batısı ve Irak'ın kuzeyinde yaşayan Sümerlere borçluyuz. En çarpıcı keşifleri ise arpa tanelerini para yerine kullanmayı akıl eden ilk medeniyet olmasıydı.  Uygarlığın ilk mal parası olan Sümer arpası başta olmak üzere bütün mal paralar, herhangi bir devlet müdahalesi olmaksızın yüzyıllar içinde kendiliğinden ortaya çıktı. Ancak mal paraya alışmak, yaşamsal önemine rağmen kolay olmadı. Fakat nasıl ki insan azken onu üreten kadın değerliyse insan arttıkça onu doyuracak besinler de kıymete bindi (Yaz, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, s. 55, 56). İşte bu yüzden doğada nadiren bulunan ve dolaşımı etkin bir şekilde kontrol edilebilen nesneler, etkileşim ve değişim için değer birimleri olarak ortaya çıktı (İnsanlar parayı ilk olarak ne zaman ve neden kullanmaya başladılar?, 20 Haziran 2017, https://theconversation.com/when-and-why-did-people-first-start-using-money-78887, erişim tarihi: 11.12.2025). Sümerlerin Para Sistemine Geçişi Günümüzden 6.000 yıl önce yeryüzünün süper gücü olan Sümerler, on bin nüfuslu şehirler inşa etmişti. Toplamda 300 bin kişilik işçi kadrosu, aylık vardiya sistemiyle çalışırdı. İşte bu devasa organizasyonu ayakta tutan, Sümer arpasıydı. Üzerinde nominal değeri yazmayan arpayla ödeme yaparken kargaşaya sebep olmamak için aşağı yukarı bir litreye denk gelen standart çömlekler üreten Sümerler, bunlara 'sila' adını verdi. Arkeologların Sümer kentlerinden çıkardığı boyları eşit ve kenarları eğik kaseler, ödemeler esnasında kullanılan ilk ölçü birimiydi. Ücretlerin, göz kararı yerine silalar ile ödenmesiyle kimse alıp verdiğinden şüphe etmez oldu. Basit görünen bu ölçü sistemi öylesine önemliydi ki silalar sayesinde kolayca bölünebilen arpa, ideal para birimi olarak yıllarca yaşadı.  Bir erkek işçi ayda 60, kadın işçi 30, ustabaşı ise 1.200 ile 5.000 sila aralığında kazanırdı. En obur ustabaşı bile ayda bu kadar arpayı yiyemezdi ama artanıyla kıyafet, şeker, tuz, yağ, keçi, köle veya istediği başka bir şeyi alabilirdi. Sümer arpası, ücretlerin ödenmesini sağlamakla kalmayıp diğer ürünlerin satış fıyatını da belirleyen temel alındı. Dolayısıyla çarşı pazardaki fıyatlar, Sümer arpası üzerinden belirlenir ve bütün alışverişler Sümer arpasıyla yapılırdı.  Sümer devletine çalışan işçilere arpa dışında ürünlerle de ödeme yapılırdı. Özellikle yıl başlarında yün ve deri; zaman zaman bira, ekmek, kumaş veya giysi verilirdi. Arpa dışındaki malların ödeme sistemine girmesiyle siladan farklı ölçü birimlerine gerek duyuldu. Şansları yaver gitti, nitekim aradıkları aletler vücutlarında vardı. Başparmak, avuç, boy, karış, arşın, endaze, kulaç ve adım gibi yeni ölçüler geliştirildi. Çünkü insan uzvu taşınabilirlik açısından kusursuzdu ve fakirler bile bunlarla pazara gidebilirdi. Kant'ın 'El, dışarıya doğru uzamış bir beyindir.' vurgusunu doğrularcasına; 'avuç açmak, alnını karışlamak, üç adımlık yol, kaç kulaç' gibi onlarca tabir işte böyle çıktı. Bazıları o kadar uzun süre kullanıldı ki zamanla para birimi oldu. Örneğin 'dirhem' tabirinin kökeni, iki avuç  dolusu manasına gelen manah sözcüğüydü (Yaz, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, s. 56, 57). Aslında arpa parası basitçe arpaydı… Diğer tüm mal ve hizmetleri değerlendirmek, değiş tokuş etmek için evrensel bir ölçü olarak kullanılan sabit miktarda arpa tanesi…  Arpanın özünde bir değeri olmasına rağmen, insanların onu başka bir araç olarak değil de para olarak kullanmaya ikna etmek kolay olmadı. Yine de, ilk para türü olarak arpaya güven oluşturmak biraz daha kolaydı, çünkü arpanın özünde biyolojik bir değer var; insanlar onu yiyebilir. Öte yandan arpanın depolanması ve taşınması da zordu (Paranın kokusu.., Elda SASUN, 8 Aralık 2021, https://www.salom.com.tr/haber/120579/paranin-kokusu, erişim tarihi: 11.12.2025). Sümer arpasının para yerine geçmesiyle birlikte tahıl ambarları tapınağa, tapınaklar da tahıl ambarına dönüştü. Toplu yapılan ibadet ve duaları önemseyen Sümerliler, tapınakları büyüttü. Böylelikle kutsal mekan kavramı doğdu. Tarihteki ilk şehirleşmenin mabetler etrafında başlaması da bu yüzdendi. Tarım toplumlarının yaşamı, avcı toplurnlara kıyasla karmaşıktı.  Kalabalık olduklarından standart bir takvime göre yaşarlardı. Belli zamanda ekmeleri, belli zamanda biçmeleri gerekirdi, aksi halde sistem çökerdi. Böylelikle kutsal zaman kavramı doğdu. Her yeni coğrafya, yeni bilinmeyenler ve yeni tehlikeler demekti. Böylelikle ilk bilim dalı olan astronomi doğdu, zira gökyüzü yatırım gerektirmeyen doğal bir laboratuvardı.  Mevsimsel ritmi önceden bilme ihtiyacı belli bir zümreye itibar kazandırdı. Bu kesim, şatafatı bir unvanla sıradan insanlardan ayırt edilmeliydi. Böylelikle kutsal kişi kavramı doğdu. Kimisine rahip-papaz, kimisine şarlatan-müneccim veya falcı-kahin dendi. Para olgusu ise kutsal mekan, kutsal zaman ve kutsal kişi kavramlarını birbirine bağlayan değişmez sembol olmaya devam etti (Yaz, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, s. 58). Tüm gerçekler böyle iken bugün ısrarla “Parayı kim buldu?” tartışmaları halen sürmekte ve daha da önemlisi hala daha Lidyalılar yokken paranın olmadığına dair algı oluşturulması çabaları mevcut…  Paranın icadı ile ilgili bugüne kadar Lidyalılar tarafından paranın icat edildiği üzerinde sıkı sıkı durulurken bu tezin üzerinde yıllarca duran da hep Batı dünyası olmuştur.  Daha da önemlisi Batı dünyası her seferinde parayı Lidyalıların bulduğu tezi ve buna benzer tezler üzerinden sürekli bir savaş yürütmüştür. Bu savaşlar da Doğu-Batı çatışmasının demirbaşı olmuştur.  Zaten baktığımızda tarih boyunca yaşadığımız coğrafyada, Doğu-Batı çatışması hep var olmuştur. Çatışmanın şimdi olduğu gibi en belirgin sebeplerinin başında da, Doğu’nun zenginliklerinin  sömürülmesi geliyordu. Bilinen ilk Doğu-Batı savaşı, MÖ. 15. asırda Çanakkale’de yapılan Truva savaşlarıdır. Batı’nın aç ve barbar olan kuzey halkları, Yunan kabileleri öncülüğünde, zengin Doğu’yu yağmalamak için birleşip akınlar  başlatmalarıdır. Dönemin süper devleti olan Persler, uzun yıllar Batı’nın Doğu’ya akınlarını durdurarak, Yunan site devletlerine ve Atina’ya hükümran olmuşlardır. Ancak bu durum,  MÖ. 350 yılından itibaren İskender öncülüğündeki Batı ordularının, Persleri yenip Yakındoğu ve Uzakdoğu’nun bazı bölgelerine hükmetmesine kadar devam edebilmiştir. MS. 379’da Roma-Bizans imparatorluğunun Hrıstiyanlığı kabulüyle yeni bir Doğu – Batı ilişkisinin başladığı süreçtir. Hristiyanlık  öncesi Batı’nın Doğu’ya akımı yağmalama ve zenginliğinden istifade etme üzerine iken,  Hristiyanlığın kabulüyle Roma-Bizans, dini de kullanarak Doğu’ya hegemonya kurmak için, Doğu sorununu dinselleştirmiştir. Kudüs’ün kutsallığı merkeze alınarak Doğu tarifi yapılmıştır. İslam ve ona inananlar tarih sahnesine çıktığında, uzun süre Batı’yı temsil eden Bizans ile Doğu’yu temsil eden Pers imparatorlukları, aralarındaki hegemonik savaşlar sonucu yıpranmışlardı. İslam ordularının hızlı bir şekilde Pers ve Bizans topraklarına doğru fetihleri hatta İstanbul’a kadar gelmeleri bu zayıflamanın içeriğini bize göstermektedir. İslam ordularının Doğu’ya hakimiyeti sonucu artık Batılılar için Doğu sorunu İslam sorunuyla bir tutulmaktadır. Artık Batı Haçlı alemini, Doğu ise İslâm alemini temsil ediyordu. Günümüze kadar da bu böyle devam etmiştir. İşte asırlardır Doğu-Batı mücadelesi devam ederken Orta Çağ’da yaşadığı travmaları unutmayan ve Yeni Çağ’da ele geçirdiği üstünlüğü kaybetme korkusuyla hep Orta Çağ sendromunu yaşayan Batı, eziklik psikolojisinin getirdiği bir duyguyla adeta medeniyetin merkezi olarak dünyaya kendini pazarlayarak Doğu’nun kendisiyle rekabet edebilme şevkini kırarak Doğu’nun uyanmasını ve kendisinden üstünlüğü geri almasını engellemeye çalıştı. Bu çabayı da asırlardır sarfedegelmiştir. Buna birden çok örnek vermek mümkündür. Mesela Batı, dayattığı tarih tezlerinde parayı ilk kez Lidyalıların bulduğuna bütün dünyayı inandırmışken Kral Krezüs’ten iki bin yıl evvel Babillilerin para kullandıkları gerçeğinin dünya kamuoyu tarafından anlaşılmasından deyim yerindeyse öcü gibi korkuyor (Uğur Utkan, Makale Arşivi, 9 Temmuz 2025, https://makalearsivi.com/tarih/dogunun-uyanisi-ve-batinin-korkusu/, erişim tarihi: 09.12.2025).  Evet, yanlış okumadınız. Parayı Lidya Kralı Krezüs'ten iki bin yıl evvel Babilliler kullanmıştır. Ama elbette ki yalnızca Babilliler de değil, Babillilerden önce parayı yukarıda sunduğumuz bilgilerin ışığında Sümerliler kullanmıştır.  Nitekim Liman Tepe Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal da para biriminin 5 bin yıl önce Sümerler tarafından icat edildiğini, Lidyalıların ise daha sonraki dönemde para üzerine baskı yaparak sikke ürettiğinin altını ısrarla çizdi.  Çukurova Üniversitesinden (ÇÜ) yapılan yazılı açıklamaya göre, Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nün 15. kuruluş yıldönümü kutlamaları kapsamında geldiği Adana'daki Mithat Özsan Amfisi'nde "Mezopotamya uygarlığının doğuşu" konulu konferans veren Prof. Dr. Hayat Erkanal, verdiği konferansta Mezopotamya havzasında oluşan ilk yerleşimlerin kent kültürüne geçiş serüvenini anlattı. Beş bin yıl önce bölgede yaşanan ekonomik gelişmeye dikkati çeken ve paranın ortaya çıkışına ilişkin açıklamalarda bulunan Erkanal, şunları kaydetti: "5 bin sene önceki ekonomik gelişme, ürün fazlası ürünlerin ticareti sonucu büyük boyutlu 'kış sarayı' gibi yapıları ortaya çıkardı ve ilk kez para kullanımını doğurdu. İlk kullanılan para maddeleri altın, gümüş ve diğer madenlerden yapılmış olan halkalardı. Bunlar gelişerek aynı madenlerden külçelere dönüştü. Sonuçta, bu ilk kullanılan para birimi Sümerler'in 5 bin yıl önceki icadıydı. Lidyalılar döneminde ise paranın üzerine baskı yapılarak sikkeler üretildi.” Erkanal, Mezopotamya'nın ilk önemli yerleşim yerlerindeki ekonomik yaşantıyla ilgili olarak da "Kentlerin üretim fazlası ürünleri tapınaklarda depolanırken, artık insan hafızası zorlandığı için yeni bir sistem ortaya çıktı. Böylece şekil yazısıyla ürünler kayıt altına alınmaya başlandı. Bir süre sonra sayıları 2 bini aşan bu şekiller de karışıklığa yol açtığı için killerin üzerine üçgen veya dörtgen kamışlarla işaretler yazılmaya başlandı ve yazının doğuş serüveni başladı" ifadelerini kullandı ("Parayı Sümerler icat etti”, Hürriyet, 11 Ocak 2014, https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/parayi-sumerler-icat-etti-25547999, erişim tarihi: 09.12.2025).  Yani ilk paranın Mezopotamya'da kullanıldığını kesin olarak söyleyebiliriz.  Şimdi hep birlikte Mezopotamya'da kullanılan Proto paranın gelişimine göz atalım: Proto Paranın Gelişimi Bilinen en eski proto-para, Yakın Doğu'daki köylerin, evlerin ve şehir tapınaklarının zeminlerinden çıkarılan kil jetonlardır. Bu jetonlar, yazının geliştirilmesinden önce sayma aracı ve belki de senet olarak kullanılıyordu. Jetonlar farklı boyut ve şekillerdeydi.                  Kil muhasebe belirteçleri İlk şehirlerin yükselişinden önce Bereketli Hilal'de yaşayan ilk Mezopotamyalılar, üç ana ticaret malının (tahıl, insan emeği ve keçi ile koyun gibi hayvanlar) farklı miktarlarını temsil eden beş farklı jeton türü kullanıyorlardı (Antik Mezopotamya'da Para: Değer, Biçimler, Gelişim, https://africame.factsanddetails.com/article/entry-1021.html, erişim tarihi: 10.12.2025). Nitekim Ekonomi Danışmanı-Yazar Dursun Ali Yaz da defalarca paranın icadını Sümerlerin yaptığını, değerli madenlerle ilk alışverişi yapan medeniyetin de Mısırlılar olduğunu dile getirmişti.  Evet, paranın ete kemiğe bürünmesi gerektiğinde ise Sümer arpasında karar  kıldı. Yüzlerce çeşit mal paranın dolaşımda olduğu 1.000 yılın ardından değerli metallerin ölçü ve ayarını keşfeden Mısırlılar, tartı parayı deneyen ilk medeniyetti. Yaklaşık 2.500 yıl boyunca değerli madenleri kesip tartarak alışveriş yaptılar (Yaz, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, Sunuş Sayfası). Sümerlerden ve Babillilerden sonra ve Lidyalılardan önce para işlevinde eşyalar kullanan millet Çinlilerdi. M.Ö 1100 yıllarında, Çin’de, bıçak, maça veya diğer silahlara benzeyen küçük metal eşyalar para yerine kullanılıyordu. Yaklaşık yıl sonra, deniz kabukları para olarak kullanmaya başladı.  M.Ö. 1500'lerde Çin'de para olarak kullanılan deniz kabukluları Ortasına delik delinerek bir ipe dizilen deniz kabukları ilk para birimi olarak paranın tarihine geçti. Bu nispeten sofistike bir para birimi sistemiydi.  Yine baktığımızda 924 yılında, bugünkü Pakistan sınırları içinde kalan Aşağı İndus kıyılarında M.Ö. 2900 yıllarına ait paralar bulunmuştur. Asur hükümdarlarından Sennasherib’in M.Ö. 700 yıllarında bastırdığı 224,5 gram ağırlığındaki gümüş külçeler bulunan en eski paralardandır (Paranın tarihi ve dünyadaki ilk para… Nasıl icat edildi?, 23 Temmuz 2024, https://www.diyekonustu.com/paranin-tarihi-ve-dunyadaki-ilk-para-nasil-icat-edildi/, erişim tarihi: 10.12.2025).  Ayrıca sikke benzeri objeler, Yeni Asur  Krallığının egemenlik alanı içinde bulunan Gaziantep’in İslahiye ilçesine bağlı Zincirli’de yapılan arkeolojik kazılarda ele geçmiştir. M.Ö 8. yüzyıla tarihlenen ufak disk şeklindeki külçelerden bazılarının üzerinde Arami dilinde  Kral Barrekub adı yazılıdır. Bunlar sikke düşüncesinin ilk uygulamaları olarak kabul edilebilir. Bir görüşe göre sikkeler, askerlerin ücreti, silah yapımı gibi savaş giderleri veya kamu çalışanlarının ücretlerinin ödenmesi, yol, köprü ve bina yapımı gibi kamu harcamaları ve vergi toplaması gibi zorunlulukların ortaya çıkardığı bir ödeme aracıydı. Bir başka görüşe göre ise, sikkenin ortaya çıkışının en temel nedeni, günlük ihtiyaçlar için yapılan ödemelerde standart bir ödeme aracına ihtiyaç duyulmasıydı. Sikke öncesinde; para olarak kabul edilen çeşitli formda metal külçeler, eşyalar ve büyükbaş hayvanlar ödeme  aracı olarak kullanılmışlardır. M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren ise; alım gücünü belli etmek için belirli ağırlık veya çapta üretilmiş, üzerinde darbedenin kimliğini işaret eden disk şeklindeki ufak metal parçaları ise sikke olarak  kabul görmüştür (Tekin, 2011:12). Yani tüm bu bilgilerin ışığında Lidyalılardan önce paranın kullanıldığı su götürmez bir gerçektir.  Ama yukarıdaki satırlarımızda da belirttiğimiz gibi tarihteki ilk mal para, Sümer arpasıydı. Bu sistemin en belirgin özelliği, iki farklı malın başka bir malı esas alarak el değiştirmesiydi. Trampa gibi geçim ekonomisi boyutunda ve tamamen zaruri ihtiyaçları karşılamaya yönelikti.  Ama tabii ki çok sonraları değerli madenlerin tarih sahnesine çıktığı Tartı Para modeli benimsenmiştir.  Alışverişlerin ilk kez yaşamsal değeri olmayan kıymetli madenler aracılığıyla yapılması, insanlık tarihinde derin izler bıraktı. Değerli metalleri ortadan ikiye ayırıp tartınayı başaran atalarımız, fınans kültürüne önemli katkılar sundu.  Trampa, mal ve tartı para formlarının kullanıldığı MÖ 9000 ile M Ö 600 yılları arasında gerçekleşen finansal işlemler  oldukça basit, etki alanı ise dardı. Bu yüzden paranın fonksiyonlarından sadece ikisi keşfedildi. Aslında para sayesinde yazı  bulunmuştu ama soylular dışında okuyup yazabilen yoktu. Devlet muhasebesi kayda alınır fakat özel sektörü kapsamazdı (Yaz, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, s. 19, 20). Öte yandan başta Sümerler ve Babilliler olmak üzere parayı ilk defa icat edip kullanan Mezopotamya medeniyetleri olmakla birlikte değerli madenlerle ilk defa alışveriş yapan uygarlık olan Mısır'da gümüş yüzükler, ilk madeni paraların basılmasından yaklaşık 2000 yıl önce para birimi olarak kullanılıyordu. Bazı arkeologlar, Mezopotamya'nın zengin vatandaşlarının MÖ 2500 gibi erken bir dönemde veya belki de birkaç yüz yıl öncesinden beri para kullandığını öne sürüyor. Kuzey Illinois'deki De Kalb'den tarihçi Marvin Powell, Discover dergisine şunları söyledi: "Mezopotamya'daki gümüş, günümüzdeki paramız gibi işlev görüyor. Bir değişim aracı. İnsanlar onu servetlerini saklamak ve değerini tanımlamak için kullanıyorlar." (Heather Pringle, Discover, Ekim 1998)  Mezopotamya'da para birimi olarak kullanılan gümüş metal bobinler Yine Sümerlerin ekonomik ölçü birimleri arasında şunlar vardı:  1) gur, yaklaşık 26 kileye eşit bir hacim birimi; 2) kug veya ku, gümüş veya para ve  3) gin veya gig, yaklaşık bir şekele eşit para olarak kullanılan küçük bir balta başı…  John Alan Halloran, sumerian.org'da şöyle yazmıştır: "Ur III döneminden, farklı yer ve zamanlardan kalma tabletler var ve bunlar, farklı malların farklı miktarlarının gümüş eşdeğerlerini veriyordu. Ur III döneminde, devlet ana alacaklıydı. Devlet, bireye belirli miktarda arazi veya hayvan sağlıyordu ve birey daha sonra devlete geri ödemek zorundaydı (John Alan Halloran, sumerian.org).
Ekleme Tarihi: 31 Aralık 2025 -Çarşamba
Uğur UTKAN

Trampa Paradan Sanal Paraya Doğru Paranın Tarihsel Seyri (3. Bölüm)

MAL PARA 
(MÖ 4000 - MÖ 3000)

Yüzyıllar süren mücadele sonucunda tahıl ve hayvanı evcilleştiren insanlık, korku çağını aşmayı başarmıştı ancak bu sefer de başka pürüzler çıktı. Örneğin her istediği tahılı ekip biçmek veya her ihtiyaç duyduğu ürüne sahip olmak mümkün olmuyordu. Halbuki bu ürünlerden başka kabilelerin elinde vardı. Peki, bunları almak için o insanlara ne vermeliydi? 
Hadi ortak bir değişim aracı bulundu diyelim, geniş kitleler nasıl ikna edilecekti? 
Sayısız yaman soru... 
Yaklaşık 5.000 yıl düşündük ve sonunda para kavramını bulduk. 
İnsanlığın ilk fiziki parası, yine insanların ürettiği mallardı. 
Özellikle yiyecekler, elmas kadar kıymetliydi. Bu yüzden üretim sürecinde yer almayan kimseler nüfus sayımına dahil edilmezdi. 
Atalarımızın hangi malları hangi sebeplerle para yerine kullandığına ilişkin anlamlı gerekçeler beklememek lazım çünkü fazla 
seçenekleri yoktu. Ruhu, özü ve şekline bakmadan en kıymetli varlıklarına yani temel besin maddelerine para dediler. 
Yasal paranın keşfedilmediği ve sayı sisteminin icat edilmediği o günlerde, paranın standart bir değer ifade etme fonksiyonu gelişmediği için her topluluk, kendi coğrafyasında yetişen gıda ürünleriyle alım satım yapardı. Haliyle her mal para türü, onu tanıyan ve talep eden  mecralarda işlem gördü. 
Mezopotamya'da arpa, Mısır'da bira, İzlanda'da kurutulmuş balık, Babil'de hurma, Çin'de çay, Kore'de pirinç, Virginia'da tütün, Etiyopya'da tuz, Midilli'de zeytinyağı gibi binlerce ürün, para yerine kullanılarak diğer malların alım satımına aracılık etti. İşte gündelik hayatın idamesinde ortak değişim aracı olan bu besinlerin hepsine birden mal para diyoruz. 

Sümer Arpası 

Mezopotamya'da tahılı evcilleştiren atalarımız, beynimizin en mükemmel icatlarına yine bu coğrafyada başladı. Bölgenin mucidi Sümerlerdi. Yerleşik hayata herkesten önce adapte olan Sümerler, kabileden devlet sistemine geçerek hayatımızı kolaylaştıran pek çok icat ve keşfe imza attılar. Örneğin 6'lık ve 10'luk sayı kombinasyonu kullanarak günün 24 saat ve dairenin 360 derece olduğunu keşfettiler. Yazı, tekerlek, saban gibi icatları; edebiyat, astronomi, tıp, hukuk gibi bilimlerin kurucu düşüncelerini Türkiye'nin güneydoğusu, İran'ın batısı ve Irak'ın kuzeyinde yaşayan Sümerlere borçluyuz. En çarpıcı keşifleri ise arpa tanelerini para yerine kullanmayı akıl eden ilk medeniyet olmasıydı. 
Uygarlığın ilk mal parası olan Sümer arpası başta olmak üzere bütün mal paralar, herhangi bir devlet müdahalesi olmaksızın yüzyıllar içinde kendiliğinden ortaya çıktı. Ancak mal paraya alışmak, yaşamsal önemine rağmen kolay olmadı. Fakat nasıl ki insan azken onu üreten kadın değerliyse insan arttıkça onu doyuracak besinler de kıymete bindi (Yaz, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, s. 55, 56).

İşte bu yüzden doğada nadiren bulunan ve dolaşımı etkin bir şekilde kontrol edilebilen nesneler, etkileşim ve değişim için değer birimleri olarak ortaya çıktı (İnsanlar parayı ilk olarak ne zaman ve neden kullanmaya başladılar?, 20 Haziran 2017, https://theconversation.com/when-and-why-did-people-first-start-using-money-78887, erişim tarihi: 11.12.2025).

Sümerlerin Para Sistemine Geçişi

Günümüzden 6.000 yıl önce yeryüzünün süper gücü olan Sümerler, on bin nüfuslu şehirler inşa etmişti. Toplamda 300 bin kişilik işçi kadrosu, aylık vardiya sistemiyle çalışırdı. İşte bu devasa organizasyonu ayakta tutan, Sümer arpasıydı. Üzerinde nominal değeri yazmayan arpayla ödeme yaparken kargaşaya sebep olmamak için aşağı yukarı bir litreye denk gelen standart çömlekler üreten Sümerler, bunlara 'sila' adını verdi. Arkeologların Sümer kentlerinden çıkardığı boyları eşit ve kenarları eğik kaseler, ödemeler esnasında kullanılan ilk ölçü birimiydi. Ücretlerin, göz kararı yerine silalar ile ödenmesiyle kimse alıp verdiğinden şüphe etmez oldu. Basit görünen bu ölçü sistemi öylesine önemliydi ki silalar sayesinde kolayca bölünebilen arpa, ideal para birimi olarak yıllarca yaşadı. 
Bir erkek işçi ayda 60, kadın işçi 30, ustabaşı ise 1.200 ile 5.000 sila aralığında kazanırdı. En obur ustabaşı bile ayda bu kadar arpayı yiyemezdi ama artanıyla kıyafet, şeker, tuz, yağ, keçi, köle veya istediği başka bir şeyi alabilirdi. Sümer arpası, ücretlerin ödenmesini sağlamakla kalmayıp diğer ürünlerin satış fıyatını da belirleyen temel alındı. Dolayısıyla çarşı pazardaki fıyatlar, Sümer arpası üzerinden belirlenir ve bütün alışverişler Sümer arpasıyla yapılırdı. 

Sümer devletine çalışan işçilere arpa dışında ürünlerle de ödeme yapılırdı. Özellikle yıl başlarında yün ve deri; zaman zaman bira, ekmek, kumaş veya giysi verilirdi. Arpa dışındaki malların ödeme sistemine girmesiyle siladan farklı ölçü birimlerine gerek duyuldu. Şansları yaver gitti, nitekim aradıkları aletler vücutlarında vardı. Başparmak, avuç, boy, karış, arşın, endaze, kulaç ve adım gibi yeni ölçüler geliştirildi. Çünkü insan uzvu taşınabilirlik açısından kusursuzdu ve fakirler bile bunlarla pazara gidebilirdi. Kant'ın 'El, dışarıya doğru uzamış bir beyindir.' vurgusunu doğrularcasına; 'avuç açmak, alnını karışlamak, üç adımlık yol, kaç kulaç' gibi onlarca tabir işte böyle çıktı. Bazıları o kadar uzun süre kullanıldı ki zamanla para birimi oldu. Örneğin 'dirhem' tabirinin kökeni, iki avuç 
dolusu manasına gelen manah sözcüğüydü (Yaz, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, s. 56, 57).

Aslında arpa parası basitçe arpaydı… Diğer tüm mal ve hizmetleri değerlendirmek, değiş tokuş etmek için evrensel bir ölçü olarak kullanılan sabit miktarda arpa tanesi… 

Arpanın özünde bir değeri olmasına rağmen, insanların onu başka bir araç olarak değil de para olarak kullanmaya ikna etmek kolay olmadı. Yine de, ilk para türü olarak arpaya güven oluşturmak biraz daha kolaydı, çünkü arpanın özünde biyolojik bir değer var; insanlar onu yiyebilir. Öte yandan arpanın depolanması ve taşınması da zordu (Paranın kokusu.., Elda SASUN, 8 Aralık 2021, https://www.salom.com.tr/haber/120579/paranin-kokusu, erişim tarihi: 11.12.2025).

Sümer arpasının para yerine geçmesiyle birlikte tahıl ambarları tapınağa, tapınaklar da tahıl ambarına dönüştü. Toplu yapılan ibadet ve duaları önemseyen Sümerliler, tapınakları büyüttü. Böylelikle kutsal mekan kavramı doğdu. Tarihteki ilk şehirleşmenin mabetler etrafında başlaması da bu yüzdendi. Tarım toplumlarının yaşamı, avcı toplurnlara kıyasla karmaşıktı. 
Kalabalık olduklarından standart bir takvime göre yaşarlardı. Belli zamanda ekmeleri, belli zamanda biçmeleri gerekirdi, aksi halde sistem çökerdi. Böylelikle kutsal zaman kavramı doğdu. Her yeni coğrafya, yeni bilinmeyenler ve yeni tehlikeler demekti. Böylelikle ilk bilim dalı olan astronomi doğdu, zira gökyüzü yatırım gerektirmeyen doğal bir laboratuvardı. 
Mevsimsel ritmi önceden bilme ihtiyacı belli bir zümreye itibar kazandırdı. Bu kesim, şatafatı bir unvanla sıradan insanlardan ayırt edilmeliydi. Böylelikle kutsal kişi kavramı doğdu. Kimisine rahip-papaz, kimisine şarlatan-müneccim veya falcı-kahin dendi. Para olgusu ise kutsal mekan, kutsal zaman ve kutsal kişi kavramlarını birbirine bağlayan değişmez sembol olmaya devam etti (Yaz, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, s. 58).

Tüm gerçekler böyle iken bugün ısrarla “Parayı kim buldu?” tartışmaları halen sürmekte ve daha da önemlisi hala daha Lidyalılar yokken paranın olmadığına dair algı oluşturulması çabaları mevcut… 

Paranın icadı ile ilgili bugüne kadar Lidyalılar tarafından paranın icat edildiği üzerinde sıkı sıkı durulurken bu tezin üzerinde yıllarca duran da hep Batı dünyası olmuştur. 

Daha da önemlisi Batı dünyası her seferinde parayı Lidyalıların bulduğu tezi ve buna benzer tezler üzerinden sürekli bir savaş yürütmüştür. Bu savaşlar da Doğu-Batı çatışmasının demirbaşı olmuştur. 

Zaten baktığımızda tarih boyunca yaşadığımız coğrafyada, Doğu-Batı çatışması hep var olmuştur. Çatışmanın şimdi olduğu gibi en belirgin sebeplerinin başında da, Doğu’nun zenginliklerinin  sömürülmesi geliyordu. Bilinen ilk Doğu-Batı savaşı, MÖ. 15. asırda Çanakkale’de yapılan Truva savaşlarıdır. Batı’nın aç ve barbar olan kuzey halkları, Yunan kabileleri öncülüğünde, zengin Doğu’yu yağmalamak için birleşip akınlar  başlatmalarıdır. Dönemin süper devleti olan Persler, uzun yıllar Batı’nın Doğu’ya akınlarını durdurarak, Yunan site devletlerine ve Atina’ya hükümran olmuşlardır. Ancak bu durum,  MÖ. 350 yılından itibaren İskender öncülüğündeki Batı ordularının, Persleri yenip Yakındoğu ve Uzakdoğu’nun bazı bölgelerine hükmetmesine kadar devam edebilmiştir.

MS. 379’da Roma-Bizans imparatorluğunun Hrıstiyanlığı kabulüyle yeni bir Doğu – Batı ilişkisinin başladığı süreçtir. Hristiyanlık  öncesi Batı’nın Doğu’ya akımı yağmalama ve zenginliğinden istifade etme üzerine iken,  Hristiyanlığın kabulüyle Roma-Bizans, dini de kullanarak Doğu’ya hegemonya kurmak için, Doğu sorununu dinselleştirmiştir. Kudüs’ün kutsallığı merkeze alınarak Doğu tarifi yapılmıştır.

İslam ve ona inananlar tarih sahnesine çıktığında, uzun süre Batı’yı temsil eden Bizans ile Doğu’yu temsil eden Pers imparatorlukları, aralarındaki hegemonik savaşlar sonucu yıpranmışlardı. İslam ordularının hızlı bir şekilde Pers ve Bizans topraklarına doğru fetihleri hatta İstanbul’a kadar gelmeleri bu zayıflamanın içeriğini bize göstermektedir. İslam ordularının Doğu’ya hakimiyeti sonucu artık Batılılar için Doğu sorunu İslam sorunuyla bir tutulmaktadır.

Artık Batı Haçlı alemini, Doğu ise İslâm alemini temsil ediyordu. Günümüze kadar da bu böyle devam etmiştir.

İşte asırlardır Doğu-Batı mücadelesi devam ederken Orta Çağ’da yaşadığı travmaları unutmayan ve Yeni Çağ’da ele geçirdiği üstünlüğü kaybetme korkusuyla hep Orta Çağ sendromunu yaşayan Batı, eziklik psikolojisinin getirdiği bir duyguyla adeta medeniyetin merkezi olarak dünyaya kendini pazarlayarak Doğu’nun kendisiyle rekabet edebilme şevkini kırarak Doğu’nun uyanmasını ve kendisinden üstünlüğü geri almasını engellemeye çalıştı. Bu çabayı da asırlardır sarfedegelmiştir.

Buna birden çok örnek vermek mümkündür.

Mesela Batı, dayattığı tarih tezlerinde parayı ilk kez Lidyalıların bulduğuna bütün dünyayı inandırmışken Kral Krezüs’ten iki bin yıl evvel Babillilerin para kullandıkları gerçeğinin dünya kamuoyu tarafından anlaşılmasından deyim yerindeyse öcü gibi korkuyor (Uğur Utkan, Makale Arşivi, 9 Temmuz 2025, https://makalearsivi.com/tarih/dogunun-uyanisi-ve-batinin-korkusu/, erişim tarihi: 09.12.2025). 

Evet, yanlış okumadınız. Parayı Lidya Kralı Krezüs'ten iki bin yıl evvel Babilliler kullanmıştır. Ama elbette ki yalnızca Babilliler de değil, Babillilerden önce parayı yukarıda sunduğumuz bilgilerin ışığında Sümerliler kullanmıştır. 

Nitekim Liman Tepe Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal da para biriminin 5 bin yıl önce Sümerler tarafından icat edildiğini, Lidyalıların ise daha sonraki dönemde para üzerine baskı yaparak sikke ürettiğinin altını ısrarla çizdi. 

Çukurova Üniversitesinden (ÇÜ) yapılan yazılı açıklamaya göre, Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nün 15. kuruluş yıldönümü kutlamaları kapsamında geldiği Adana'daki Mithat Özsan Amfisi'nde "Mezopotamya uygarlığının doğuşu" konulu konferans veren Prof. Dr. Hayat Erkanal, verdiği konferansta Mezopotamya havzasında oluşan ilk yerleşimlerin kent kültürüne geçiş serüvenini anlattı.

Beş bin yıl önce bölgede yaşanan ekonomik gelişmeye dikkati çeken ve paranın ortaya çıkışına ilişkin açıklamalarda bulunan Erkanal, şunları kaydetti:

"5 bin sene önceki ekonomik gelişme, ürün fazlası ürünlerin ticareti sonucu büyük boyutlu 'kış sarayı' gibi yapıları ortaya çıkardı ve ilk kez para kullanımını doğurdu. İlk kullanılan para maddeleri altın, gümüş ve diğer madenlerden yapılmış olan halkalardı. Bunlar gelişerek aynı madenlerden külçelere dönüştü. Sonuçta, bu ilk kullanılan para birimi Sümerler'in 5 bin yıl önceki icadıydı. Lidyalılar döneminde ise paranın üzerine baskı yapılarak sikkeler üretildi.”

Erkanal, Mezopotamya'nın ilk önemli yerleşim yerlerindeki ekonomik yaşantıyla ilgili olarak da "Kentlerin üretim fazlası ürünleri tapınaklarda depolanırken, artık insan hafızası zorlandığı için yeni bir sistem ortaya çıktı. Böylece şekil yazısıyla ürünler kayıt altına alınmaya başlandı. Bir süre sonra sayıları 2 bini aşan bu şekiller de karışıklığa yol açtığı için killerin üzerine üçgen veya dörtgen kamışlarla işaretler yazılmaya başlandı ve yazının doğuş serüveni başladı" ifadelerini kullandı ("Parayı Sümerler icat etti”, Hürriyet, 11 Ocak 2014, https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/parayi-sumerler-icat-etti-25547999, erişim tarihi: 09.12.2025). 

Yani ilk paranın Mezopotamya'da kullanıldığını kesin olarak söyleyebiliriz. 

Şimdi hep birlikte Mezopotamya'da kullanılan Proto paranın gelişimine göz atalım:

Proto Paranın Gelişimi

Bilinen en eski proto-para, Yakın Doğu'daki köylerin, evlerin ve şehir tapınaklarının zeminlerinden çıkarılan kil jetonlardır. Bu jetonlar, yazının geliştirilmesinden önce sayma aracı ve belki de senet olarak kullanılıyordu. Jetonlar farklı boyut ve şekillerdeydi.


                 Kil muhasebe belirteçleri

İlk şehirlerin yükselişinden önce Bereketli Hilal'de yaşayan ilk Mezopotamyalılar, üç ana ticaret malının (tahıl, insan emeği ve keçi ile koyun gibi hayvanlar) farklı miktarlarını temsil eden beş farklı jeton türü kullanıyorlardı (Antik Mezopotamya'da Para: Değer, Biçimler, Gelişim, https://africame.factsanddetails.com/article/entry-1021.html, erişim tarihi: 10.12.2025).

Nitekim Ekonomi Danışmanı-Yazar Dursun Ali Yaz da defalarca paranın icadını Sümerlerin yaptığını, değerli madenlerle ilk alışverişi yapan medeniyetin de Mısırlılar olduğunu dile getirmişti. 

Evet, paranın ete kemiğe bürünmesi gerektiğinde ise Sümer arpasında karar 
kıldı. Yüzlerce çeşit mal paranın dolaşımda olduğu 1.000 yılın ardından değerli metallerin ölçü ve ayarını keşfeden Mısırlılar, tartı parayı deneyen ilk medeniyetti. Yaklaşık 2.500 yıl boyunca değerli madenleri kesip tartarak alışveriş yaptılar (Yaz, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, Sunuş Sayfası).

Sümerlerden ve Babillilerden sonra ve Lidyalılardan önce para işlevinde eşyalar kullanan millet Çinlilerdi. M.Ö 1100 yıllarında, Çin’de, bıçak, maça veya diğer silahlara benzeyen küçük metal eşyalar para yerine kullanılıyordu. Yaklaşık yıl sonra, deniz kabukları para olarak kullanmaya başladı. 


M.Ö. 1500'lerde Çin'de para olarak kullanılan deniz kabukluları

Ortasına delik delinerek bir ipe dizilen deniz kabukları ilk para birimi olarak paranın tarihine geçti. Bu nispeten sofistike bir para birimi sistemiydi. 
Yine baktığımızda 924 yılında, bugünkü Pakistan sınırları içinde kalan Aşağı İndus kıyılarında M.Ö. 2900 yıllarına ait paralar bulunmuştur. Asur hükümdarlarından Sennasherib’in M.Ö. 700 yıllarında bastırdığı 224,5 gram ağırlığındaki gümüş külçeler bulunan en eski paralardandır (Paranın tarihi ve dünyadaki ilk para… Nasıl icat edildi?, 23 Temmuz 2024, https://www.diyekonustu.com/paranin-tarihi-ve-dunyadaki-ilk-para-nasil-icat-edildi/, erişim tarihi: 10.12.2025). 

Ayrıca sikke benzeri objeler, Yeni Asur 
Krallığının egemenlik alanı içinde bulunan Gaziantep’in İslahiye ilçesine bağlı Zincirli’de yapılan arkeolojik kazılarda ele geçmiştir. M.Ö 8. yüzyıla tarihlenen ufak disk şeklindeki külçelerden bazılarının üzerinde Arami dilinde 
Kral Barrekub adı yazılıdır. Bunlar sikke düşüncesinin ilk uygulamaları olarak kabul edilebilir. Bir görüşe göre sikkeler, askerlerin ücreti, silah yapımı gibi savaş giderleri veya kamu çalışanlarının ücretlerinin ödenmesi, yol, köprü ve bina yapımı gibi kamu harcamaları ve vergi toplaması gibi zorunlulukların ortaya çıkardığı bir ödeme aracıydı. Bir başka görüşe göre ise, sikkenin ortaya çıkışının en temel nedeni, günlük ihtiyaçlar için yapılan ödemelerde standart bir ödeme aracına ihtiyaç duyulmasıydı. Sikke öncesinde; para olarak kabul edilen çeşitli formda metal külçeler, eşyalar ve büyükbaş hayvanlar ödeme 
aracı olarak kullanılmışlardır. M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren ise; alım gücünü belli etmek için belirli ağırlık veya çapta üretilmiş, üzerinde darbedenin kimliğini işaret eden disk şeklindeki ufak metal parçaları ise sikke olarak 
kabul görmüştür (Tekin, 2011:12).

Yani tüm bu bilgilerin ışığında Lidyalılardan önce paranın kullanıldığı su götürmez bir gerçektir. 

Ama yukarıdaki satırlarımızda da belirttiğimiz gibi tarihteki ilk mal para, Sümer arpasıydı. Bu sistemin en belirgin özelliği, iki farklı malın başka bir malı esas alarak el değiştirmesiydi. Trampa gibi geçim ekonomisi boyutunda ve tamamen zaruri ihtiyaçları karşılamaya yönelikti. 

Ama tabii ki çok sonraları değerli madenlerin tarih sahnesine çıktığı Tartı Para modeli benimsenmiştir. 

Alışverişlerin ilk kez yaşamsal değeri olmayan kıymetli madenler aracılığıyla yapılması, insanlık tarihinde derin izler bıraktı. Değerli metalleri ortadan ikiye ayırıp tartınayı başaran atalarımız, fınans kültürüne önemli katkılar sundu. 
Trampa, mal ve tartı para formlarının kullanıldığı MÖ 9000 ile M Ö 600 yılları arasında gerçekleşen finansal işlemler 
oldukça basit, etki alanı ise dardı. Bu yüzden paranın fonksiyonlarından sadece ikisi keşfedildi. Aslında para sayesinde yazı 
bulunmuştu ama soylular dışında okuyup yazabilen yoktu. Devlet muhasebesi kayda alınır fakat özel sektörü kapsamazdı (Yaz, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, s. 19, 20).

Öte yandan başta Sümerler ve Babilliler olmak üzere parayı ilk defa icat edip kullanan Mezopotamya medeniyetleri olmakla birlikte değerli madenlerle ilk defa alışveriş yapan uygarlık olan Mısır'da gümüş yüzükler, ilk madeni paraların basılmasından yaklaşık 2000 yıl önce para birimi olarak kullanılıyordu. Bazı arkeologlar, Mezopotamya'nın zengin vatandaşlarının MÖ 2500 gibi erken bir dönemde veya belki de birkaç yüz yıl öncesinden beri para kullandığını öne sürüyor. Kuzey Illinois'deki De Kalb'den tarihçi Marvin Powell, Discover dergisine şunları söyledi: "Mezopotamya'daki gümüş, günümüzdeki paramız gibi işlev görüyor. Bir değişim aracı. İnsanlar onu servetlerini saklamak ve değerini tanımlamak için kullanıyorlar." (Heather Pringle, Discover, Ekim 1998) 


Mezopotamya'da para birimi olarak kullanılan gümüş metal bobinler

Yine Sümerlerin ekonomik ölçü birimleri arasında şunlar vardı: 

1) gur, yaklaşık 26 kileye eşit bir hacim birimi; 2) kug veya ku, gümüş veya para ve 
3) gin veya gig, yaklaşık bir şekele eşit para olarak kullanılan küçük bir balta başı… 

John Alan Halloran, sumerian.org'da şöyle yazmıştır: "Ur III döneminden, farklı yer ve zamanlardan kalma tabletler var ve bunlar, farklı malların farklı miktarlarının gümüş eşdeğerlerini veriyordu. Ur III döneminde, devlet ana alacaklıydı. Devlet, bireye belirli miktarda arazi veya hayvan sağlıyordu ve birey daha sonra devlete geri ödemek zorundaydı (John Alan Halloran, sumerian.org).

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberpoligon.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat polyester çember juul iqos iluma
marsbahis Marsbahis Giriş marsbahis