Her milletin iki tür savaşçıları vardır: İlki gururumuz olan askerler, ikincisi ise öğretmenlerimizdir.
Askerlerimiz düşmanla çarpışırken öğretmenlerimiz cehaletle savaşırlar.
Bizi geleceğe taşıyan kişiler öğretmenlerdir; çünkü ülkenin geleceği olan sınıflardan içeri girip çıkan öğrencilerin zihinlerinde şekilleniyor.
Atatürk’ün “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” sözü bir hatırlatma değildir; bir gerçeğin altını kazınmış hâlidir.
Çünkü yıkılmış, parçalanmış, işgal edilmiş bir vatanı yeniden ayağa kaldırmanın yolu, top arabalarından değil kara tahtalardan geçiyordu.
Bunu en iyi bilen de Atamızdı.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’nun köylerinde öğretmen yoktu; okul yoktu; kara tahta bile yoktu.
Ama bir avuç idealist öğretmen vardı:
Omzunda çantası, içinde birkaç defter, birkaç tebeşir.
Gittikleri yerlerde okul yoksa ahırları temizleyip sınıf yaptılar; sıra yoksa taşlardan oturak yaptılar; ışık yoksa gaz lambasının altında çocuklara harf öğrettiler.
Onlar yalnızca okuma yazma öğreten kişiler değildi; onlar, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesil yetiştiriyorlardı.
Omuzlarında rütbe, göğüslerinde nişan yoktu belki ama bu ülke için mücadele ediyorlardı.
Bugün şehirlerdeki modern okullarımız, üniversitelerimiz, sınıflarımız, laboratuvarlarımız…
Hepsi o ilk öğretmenlerin attığı omuz taşlarının üzerine kuruldu.
Köy Enstitülerinin ruhu, Cumhuriyet Mekteplerinin heyecanı, Maarif Kongresi’nin kararlılığı hâlâ sınıfların içinde dolaşır.
Bir öğretmen bir ülkenin yükselmesinin temellerini atar.
Öğretmenlerin ses tonları bile öğrencilerin hayatını etkiler.
Yüreğine dokunduğu her çocuk, geleceğe bıraktığı bir mirastır.
Bugün dünyanın neresine gidersen git, “Mustafa Kemal” dendiğinde herkesin saygıyla durmasının bir sebebi vardır:
Çünkü o, öğretmeni ordudan daha güçlü saymış bir liderdi.
“Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir.” diyen de oydu,
“Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” diyen de…
24 Kasım yalnız bir kutlama günü değildir; bir vefa günüdür.
Bize kalem tutmayı, okumayı, düşünmeyi, insan olmayı öğretenlere minnet günüdür.
Bugün hâlâ dağ köylerinde, ücra bölgelerde tek başına okulu ayakta tutmaya çalışan öğretmenler var.
Kışın yollar kapanırken sobayı kendi odunuyla yakan, tahtayı kendi boyasıyla yenileyen, çocuk üşümesin diye mont alan öğretmenler var.
Eğer bugün dilimizi konuşabiliyor, kültürümüzü yaşayabiliyorsak, bunları vatanımızın her köşesine harflerimizi ve kültürümüzü taşıyan öğretmenlerimize borçluyuz.
24 Kasım, bu yüzden bizim için yalnız bir gün değil; bir duruştur.
“Biz size borçluyuz.” deme günüdür.
Bir öğretmenin yüreğine dokunmak, gelecek on yıllara ışık götürmektir.
Ülkemizi kuran Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi:
“Öğretmenler, yeni nesiller sizin eseriniz olacaktır.”
Biz, öğretmenlerin eseri olmaktan gurur duyan bir milletiz.
Ve bu ülke, dilimizi, kültürümüzü, Atamızı, Türklüğümüzü öğreten öğretmenlerimize saygı duyduğu sürece dimdik ayakta duracaktır.
24 Kasım Öğretmenler Günümüz kutlu olsun.
